Kıbrıs sorununun bu kez kesin olarak çözüleceği yönündeki umutlar giderek artıyor...
Ban ki Moon; bunca BM Genel Sekreteri’nin yapamadığını başarmak istiyor...
Kolay değil...
1963’ten başlayacak olursak...
U Thant, Kurt Waldheim, Javier Perez de Cuellar, Butros Gali ve Kofi Annan...
Toplam 5 Genel Sekreter geçti, ama hiçbiri Kıbrıs sorununun çözümünü başaramadı...
Sırada Ban ki Moon var...
O da başaramazsa, Birleşmiş Milletler’in Kıbrıs sorunundan çekilme kararı alması hiç de sürpriz olmayacak...
Ban ki Moon, belki de bu düşünceden hareketle, ABD’nin desteğini alarak son bir hamle yapıyor...
Almanya, Fransa gibi güçlü AB ülkeleri de Kıbrıs’ın bugünkü bölünmüşlüğünün temel ilkelere ters düşmesi nedeniyle, kalıcı bütünleşmeye büyük destek veriyor...
Diyelim ki; sonunda çözüm oldu...
Akla gelen onlarca sorudan bir tanesi ve en önemlisi mülklerle ilgilidir...
Özellikle de Güzelyurt ve civarında oturan insanlar için mülkiyet konusu çok önemlidir...
Başından beri adaletsizlik var
Kıbrıs Türk Yönetimi, mülkiyet konusunda başından beri çok yanlış uygulamalar yaptı...
Güneyde aynı değerde mülk bırakan insanlardan birini Girne’deki bir eve yerleştirdi...
Diğerini de Güzelyurt’a...
Girne’deki mülkün değeri 100 bin Sterlin...
Güzelyurt’taki mülkün değeri ise 30 bin Sterlin...
Girne’ye yerleşen Osman Efendi, güneydeki mülkünden feragat ettiği için pişmanlık duymayabilir...
Peki Güzelyurtlu Nurettin?..
Savaş ortamının devam ettiği günlerde göç ederek Güzelyurt’taki eve yerleştiği için, Baf’taki evinden feragat ettiğine ilişkin belgeye imza atmak zorunda kaldı...
Şimdi Güzelyurt’taki evini de kaybetmesi halinde Nurettin’i kim tazmin edecek?..
Uluslararası hukuk ne diyecek?..
Madalyonun bir de diğer yüzüne bakalım...
Kıbrıs sorununun çözüldüğünü ve AB hukukunun adanın her tarafında yürürlüğe girdiğini düşünelim...
Toprak düzenlemesi dışında kalan bölgelerde ve bir Rum evinde oturuyorsunuz...
Malın sahibi kapınıza gelip “evimi istiyorum” diyecek...
Siz de çıkmayacağınızı söyleyeceksiniz...
O zaman polis devreye girecek ve sizi ‘mülkiyet komisyonuna’ havale edecek...
Böylesi bir durumda Kıbrıslı Türklerin, 1974’te Kıbrıs Türk Yönetimi’ne vermiş oldukları feragatnameler ne olacak?..
Çözümle birlikte bunların geçersiz oldukları mı ilan edilecek?..
Bir başka kritik soru...
Eşdeğer olmayan mülkler ne olacak?..
Özellikle Lefkoşa’nın ‘Kermiya’ bölgesinde Şehit çocuklarına dağıtılan araziler var...
Bu arazilerin müteahhitlere veya kişilere satıldığını hepimiz biliyoruz...
Satılan arazilerin üzerinde, adanın en pahalı villaları yapıldı...
Şimdi bu villaların sahibi kim olacak?..
Arazinin sahibi Papadopulos mu?..
Yoksa; araziyi şehit çocuğundan satın alan ve inşaat için 200 bin Sterlin harcayan villa sahibi mi?..
Benzeri bir soruya geçelim:
Özellikle Girne ve civarında yüzlerce ‘tarım arazisi’ daha sonra inşaat alanına çevrildi...
Buralarda yüzlerce villa ve apartman inşa edildi...
Hem toprak, hem de konutlar birkaç kez el değiştirdi...
Tarımsal araziyi satan adam bu ülkeyi terk etmiş durumda...
Toprağın gerçek sahibi Yorgacis, “Ben bu villaları istemiyorum, tümünü yıkacağım” derse, buna hakkı olacak mı?..
Komisyon, eşdeğer kapsamına girmeyen toprak için Yorgacis’ten yana mı karar verecek, yoksa şimdiki mülk sahibinden yana mı?..
Görüleceği gibi çok karmaşık bir durum var...
Binlerce insanın aylarca, yıllarca uykusuz kalacağı, sancılı bir süreçten geçeceği görülüyor...
Bizimkiler hala “Kimse endişe etmesin” derken, Rum tarafında ‘geri dönüş’ heyecanı giderek artıyor...
Rum Dışişleri Bakanı Yannakis Kasulidis’in İngiliz basınına yaptığı açıklama ise önümüzde en fazla 15 aylık bir sürenin olduğunu gösteriyor...
Herkes hesabını, kitabını doğru yapsın...
Bu kez beklentiler Tsunami olacağı yönünde...