Faizlerin yükselmesi ülke insanını ve ekonomiyi olumsuz olarak etkilemektedir. Döviz krizinin patlaması ile birlikte kamuoyunun kurlar üzerine yoğunlaştığı dönemde, bunun, kısa sürede enflasyon fırlaması ve faiz yükselmesi ile sonuçlanacak daha da sıkıntıya yol açacağını ifade etmiştik.
Beklenen gerçekleşti. Enflasyon ve faiz fırlamasını yaşıyoruz. Enflasyonun sonucudur faiz fırlaması. Her ne kadar bazı siyasi eğilimler faiz yükselmesini enflasyonun önüne koyuyorsa da esas enflasyondur faizin yükselmesini tetikleyen. Kuşkusuz faiz yükselmesi de enflasyonu daha da körükler. Maliyetler artar, pahalılık azar!
Üstelik mevduat faiz artışı, yalnız kredi maliyet artışı ile gelişmez. Bir müddet sonra üretim için ayrılan kaynaklar, hatta araçlar da satılır, kaynak; yatırım yerine, yüksek faizle rant için bankalara yatırılır.
Bu nedenle esas olan, enflasyona karşı mücadele etmek olmalıdır.
Ancak bizde maalesef enflasyona karşı mücadeleye dönük olarak düşünce ve eylem noktasında ciddi bir tutukluk vardır. Bu tutukluğu sağlayan ana noktalardan biri de enflasyonun ağırlıkla dıştan ithalinin etkin olmasıdır. Elbette buna bizim ürettiğimiz enflasyonda eklenmektedir.
Ancak ülke ekonomimizin yapısal özellikleri nedeni ile de örneğin, TL krizinin Türkiye’de yol açtığı enflasyonun çok üzerinde bir etkiye uğramaktayız.
Bu olguya karşı mücadelede bizi tutuk kılan diğer bir etken de KKTC'nin içinde bulunduğu koşullarda artık GSMH % 125'ine ulaşan büyük kamu borcudur. Ancak ne acıdır ki bu büyük kamu borcu gerçeği maalesef hala siyasetin ve sivil toplumun gündeminde değildir. Bu büyük kamu borcu kamuyu tutuk kılmaktadır. Ayrıca bu borç, özellikle ülke ekonomisi ve insanın daha iyi olması için destek ve kaldıraç olması gereken kamu bankalarını hareketsiz kılmaktadır.
Özellikle KT Kooperatif Merkez Bankası hala güçlü konumuna karşın, üzerinde var olan ağır kamu borcu nedeni ile üretimi ve insanı, enflasyonun ateşinden koruyacak, hareket serbestisini gösterememektedir. Bu ise özel bankaları da frensiz kıldı.
Ancak açık olan gerçek faizlerin çok yüksekliğidir. Artık kim %30 ve yukarısı faizle iş yapabilir ki? Bu nedenle olayı, çok boyutlu tartışmak gerekir.
Açık olan bir gerçek var. Evet, ekonomide, kamu alanında pek çok reforma ihtiyaç var. Bu doğru. Ama bunun kadar doğru olan ise, bu ülkenin ve ekonominin sıcak kaynağa duyduğu ihtiyaçtır.
Bu yüzden 10 aydır kamu giderlerinin de ağırlıkla KKTC yerel kaynaklarından karşılandığı gerçeğine bağlı olarak, bir an evvel Türkiye’den sıcak kaynak gelmelidir. Bunun şaka kaldıran yanı yoktur.
Bu destek bir yanı ile de kamu borcunun azalması üzerine de yoğunlaşmalıdır. Kamu Bankaları ve İhtiyat Sandığı üzerine yoğunlaşan kamu borcunun, en azından faiz ödemeleri için bu kurumlara bir ödeme planı sunulmalıdır. Bu nedenle enflasyona karşı mücadelenin unsurlarından biri olan faiz artışlarına dönük kısmı fren gelişebilsin.
İngiliz Sömürge Dönemi...
Gerçi bir başka esaslı yazının konusudur, ama İngiliz Sömürge Yönetiminde Kıbrıs Lirası vardı. Evet, Kıbrıs Lirası Sterlin’in garantisindeydi. Ancak KL değeri, tamamen İngiliz Valisi’nin Başkanlığındaki hükümetin, Kıbrıs adasında, kendi özgünlüğündeki ekonomi ve kamu yönetimindeki politikasının performansına bağlı idi. Yani İngiltere, emperyal konumuna karşın, müstemlekesine ekonomide bir nevi ademi merkeziyetçilik sağlıyordu. Bu ise burada sorumluluk duygusunun, mali ve ekonomik tutarlılığın gelmesini getiriyordu.
Ne acıdır ki biz bu topraklarda bırakın para politikasını, yıllar içinde KKTC inisiyatifinde kendi disiplini ile ekonomi planlama ve yönlendirme işinin dahi, Lefkoşa dışında gelişmesine yol açtık. Bu hem burada inisiyatif kaybını hem de hazıra alışmayı getirdi. Üstelik bu yapı, doğrudan Türkiye'yi günlük sıkıntıların tartışma odağına soktu.
Bu nedenle bu kriz, çok yönlü ele alınmalıdır. Dış Ticaret açığının dev boyutlara ulaştığı bu ülkede, katma değer üretkenliğini nasıl geliştireceğiz konusu dahil, meseleleri çok yönlü tartışmalarla, sağlıklı bir düşünce fırtınası eşliğinde ele almak zorundayız. Enflasyonu kırmak için evet, dış kaynağa acilen ihtiyaç var. Ancak bunun da kum üstüne dökülen bir lenger suya dönüşmemesi için, ne yapmamız gerektiğini ele almak şarttır. Faiz, enflasyonun sonucudur, ama o da, ateşe dökülen” lamba suyudur.”
Faizler ve İngiliz Sömürge Dönemi
- 25 Ekim 2018, 10:29
- 178
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi