Cari finansal yılın başından mevcut döneme kadar olan yaklaşık üç buçuk aylık dönem zarfında USD ve GBP para politikaları kapsamında değişiklik yönüne gidilmediğinden dolayı faiz oranlarında aşağıdaki tabloda görüleceği üzere herhangi bir oynaklık yaşanmamaktadır. 10 Mart 2016 tarihi itibariyle Avrupa Merkez Bankası politika faizlerini 5 baz puan indirme kararı alarak ve mevduat faizlerini 10 baz puan azaltarak negatif faiz uygulamasını daha ileri taşıdı ve bunun sonucunda gecelik mevduat faizi % 0,26 oranında azalarak % -0,3910’lara geriledi.
Türkiye Merkez Bankası gecelik borç verme faiz oranını 25.02.2016 tarihinde 50 baz puan (% 0,50) azaltmasına müteakip olarak 25.03.2016 tarihinde ise tekrardan ek olarak 25 baz puan azaltma yönüne gitmiştir. Akabinde üçüncü kez 21.04.2016 tarihinde 50 baz puan daha indirime giderek borç verme faizini % 10.00 orana çekmiş ve Üst Faiz bandını aşağı çekerek faiz koridorunu daraltmıştır. Böylelikle bankaların mevduatlara verdiği faiz oranlarıda % 0,30 oranında azalma kaydederek, TL Libor (benchmark faiz oranı) 10.7167’ye gerilemiştir. Para Politikası Kurulu 20 Nisan 2016 tarihli kararıyla gelecek dönemdeki para politikalarını enflasyondaki gelişmeler üzerinden değerlendirileceğini açıklamıştır. T.C. Merkez Bankası Nisan 2016 dönemi beklenti anketlerinde aylık ve yıllık enflasyonun azalacağı yönünde öngörüde bulunmuştur. Bu bağlamda beklentiler ilerleyen dönemlerde politika faizlerinde de indirim yönüne gidilebileceği sinyalini vermektedir. T.C. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Sn. Yiğit Bulut tüketici kredilerinde ve konut kredilerindeki faiz oranlarının % 0,5 - % 1 oranında düşeceği konusunda açıklama yapmıştır. Türk lirasıyla ilgili doğrudan para politikalarını T.C. Merkez Bankası belirlemekte ve para biriminin maliyetini para piyasalarında şekillendirmektedir. Dolayısı ile politika faizlerinin düşmesi neticesinde KKTC Merkez Bankası’nın faizleri indirmesi kuvvetle muhtemel görülmektedir. Faiz indirimi kararı alınması senaryosunda bankaların aktiflerinde yer alan Merkez Bankasından alacak oldukları mevduatlardan elde edilen faiz gelirlerinde azalma yaşanacağından mütevellit farkı dengelemek için bankalar faiz giderlerini azaltma yönünde bir strateji geliştirebilirler. Bu da haliyle müşteri mevduat hesaplarına uygulanan faizlerde düşüşe yol açacaktır. Bu durumda mevduat sahipleri daha az faiz geliri elde etmesine karşın indirim sonrası kredi kullanacak olan borçlular daha düşük faiz oranlarıyla yatırım yapma fırsatı elde edeceklerdir.
Yukarıdaki tablolardan görüleceği üzere sektörde kullanılan üç temel döviz kuru çerçevesinde Türk lirası cari finansal yıl başından itibaren ingiliz sterlini ve amerikan doları karşısında değer kazanma trendine girmiş, Euro karşısında ise konstant seviyelerde seyretmiştir. Bu bağlamda İngiltere’nin 23 haziranda yapılacak referandumla Avrupa Birliğinde kalması veya çıkması (Brexit) sonucu belirlenene kadar küresel piyasalardaki belirsizlik devam edeceğinden Sterlinin güçlenmesi beklenmemektedir. Konuyla ilgili olarak İngiltere Başbakanı ve Maliye Bakanı evet kapmanyası yürüteceklerini duyurmuşlar ancak İngiliz Ticaret odası iş dünyası arasında ikilem yaşandığından dolayı herhangi bir kampanya yürütmeyeceğini beyan etmiştir. İngiltere Maliye Bakanı George Osborne İngiltere’nin (UK) birlikten çıkmasının ülkeyi fakirleştireceği ve ekonominin küçüleceği konusunda uyarıcı beyanatlarda bulunmaktadır. Buna ek olarak Amerika Birleşik Devletleri Maliye eski bakanları Timothy Geithner, Henry Paulson, John Snow, Paul O’Neil, Lawrance Summers, Robert Rubin, Michael Blumenthal ve George Schultz, George Osborne’nun savunduğu uyarıcı etkileri kaleme alarak Avrupa Birliğine hayır oyunun riskli olacağını beyan eden imzalı mektubu uluslar arası medyada yayınlanmıştır. Ayrıca ABD Başkanı Barrack Obama Londra’ya ziyaret gerçekleştirerek İngiliz vatandaşlarına Avrupa Birliğinde kalmaları yönünde çağrıda bulundu.
Türk lirası faiz oranlarının azalma eğilimi devam etmesi kurlar üzerinde olumsuz etki yaratabilir. Bloomberg verilerine göre Türkiye’ye yapılan doğrudan yabancı yatırımlar 2011 yılından sonra en yüksek nakit akışını sağlayarak ülkeye 11.5 milyar dolar değerinde nakit akış sağlamış oldu. Ancak Rusya ile yaşanan gerginlik ve Jeopolitik riskler dolayısı ile turizmden elde edilen döviz rezervlerinde azalma yaşanmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2015 yılında turizm gelirleri % 8,3 oranında azalarak 31,46 milyar dolara gerilemiştir. Buna ek olarak faizlerin düşmesi sonrasında Türk lirası getirisinin azalmasına müteakip olarak dövize karşı artacak talep kurlar üzerinde olumsuz baskı oluşturabilir.