Yunanistan’ı AB üyesi yaptınız...
Taverna’larda, lüks yaşam içinde bankaları batırdıktan sonra onlara 200 milyar Euro’dan fazla para yardımı gönderdiniz...
Hala gönderiyorsunuz...
Sonra ‘Bölünmüş Kıbrıs’ın sadece bir tarafını tam üye yaptınız...
Onların da Anavatan’da batırdıkları paralar yüzünden çöken ekonomilerini kurtarmak için 35 milyar Euro gönderdiniz...
Türkiye’yi yıllardan beri oyalıyorsunuz...
Bir başlığı açıyor, 17 tanesini kapatıyorsunuz...
Türkiye, sizden gelen taleplerin büyük bir kısmını yerine getirdi...
Askeri etkisizleştirdi, devlet kurumlarını özelleştirdi...
Bu kez karşısına ‘Ankara Protokolünü’ çıkardınız...
“Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımadan üye olamazsın” dediniz...
Kıbrıs’ta çözümü engelleyen tarafın Rum tarafı olduğunu bildiğiniz halde, 2004 referandumunun sonuçlarını unutturmak suretiyle, sorumluluğu yine Türk tarafına yüklemeye çalıştınız...
Annan Planı referandumunda “evet” diyen Kıbrıslı Türkleri mükafatlandıracağınızı söylemiştiniz...
Bunu yapmak yerine, aradan 12 yıl geçtikten sonra ‘çok daha ağır’ koşullarla çözümü zorlamaya başladınız...
“Bu kez son” diyerek, herhalde AB üyesi Rumlara değil, ambargo altındaki Türklere sopa gösteriyorsunuz...
Çözüm olmazsa, dünyalı olamayacağımızı söylemeye çalışıyorsunuz...
Peki bir insan veya bir toplum veya bir devlet nasıl dünyalı olur?..
Bir başka millete teslim olarak mı dünyalı olacağız?..
Teslim olduktan sonra, dünyanın hangi ülkesiyle ilişkiye gireceğimizi de söyler misiniz?..
Bu nasıl yalan bir dünya?..
Şartlar nasıl değişti?
Bir taraftan ‘İki bölgeli, iki toplumlu federasyonu’ konuşuyoruz...
Böylesi bir gelişme nedeniyle 1960’taki şartların da değişmiş olacağını iddia ederek garanti sistemini değiştirme girişimlerine ve baskılarına tanık oluyoruz...
“Türkiye, sadece Kıbrıslı Türklerin garantörü olsun” deniliyor...
Rum ve Yunan liderliği ‘taktik gereği’ bunu da kabul etmeyeceğini açıklıyor...
Halbuki; onlar açısından bundan daha büyük bir kazanım olabilir mi?..
Anlat bize Avrupa...
Anlat bize Eide...
Türkiye, Kıbrıslı Türklerin garantörü olduğu zaman Lefkoşa’nın Ortaköy ve Gönyeli bölgeciklerini mi koruyacak?..
Çok kısa süre içinde Girne, Mağusa ve diğer bölgelere akın edecek olan Rumları ‘Serbest Yerleşim Özgürlüğü’ adı altında Türklerle karma hale getirdiğinizde ve ‘ihtiyaç duyulması halinde’ Türkiye’nin bu insanları ‘Türk’ ve ‘Rum’ diye nasıl ayıracak?..
Bu arada Barış Harekatı sonrasında ‘Nüfus Mübadelesi Anlaşması’ ne anlam taşıyor?..
İnsanlar neden ‘Kuzey’ ve ‘Güney’ diye iki ayrı bölgeye ayrılmışlardı?..
Bunun bir anlamı ve haklı gerekçesi yok mudur sizce?..
Avrupa Parlamentosu Başkanı Sayın Schulz ‘Bir Alman vatandaşı olarak bir gün iki Almanya’nın, sonra Avrupa’nın birleşeceğini ve kendisinin de AP başkanı olacağını hiç hayal etmediğini’ söylüyor...
Ne güzel bir hikaye...
Aynı ırk, aynı soy ve aynı dinden olan Almanların birleşmesi ile dini, dili, ırkı ayrı olan insanları nasıl aynı potaya koyabiliyorsunuz?..
Hayret verici bir durum ve kötü aldatmaca girişimi değil mi bu?..
Avrupa değerleri böyle midir?..
Söyleyin Allah aşkına, Avrupa'nın olmadığı hangi ülkede kan, gözyaşı veya savaş vardır? Tabii buna A.B. D de dahildir. Ve bir de neden hep İslâm ülkeleri mağdur edilen taraftır.