Kuzey Kıbrıs’ta önemli bir suç işlendiği zaman, kan örnekleri alınarak Türkiye’ye gönderiliyor...
Giden yerden rapor gelinceye kadar polis hiçbir şey yapamıyor...
Günler, haftalar, hatta aylar geçtikten sonra rapor buraya ulaşıyor...
Rapor geldikten sonra soruşturmayı genişleten polisin dava dosyasını hazırlaması, mahkemeye sevk etmesi ve yargılama sürecinin başlaması da aylar alıyor...
Ve yargı sürecinin tamamlanması çoğu zaman 4 yılı buluyor...
Burada yanıt arayan soru şudur?..
Kan örnekleri neden Türkiye’ye gönderiliyor?..
KKTC’de gerekli analiz cihazları veya uzmanların olmamasından dolayı mı?..
Eğer bu cihazlar ve uzmanlar yoksa; sorunu çözecek bir formül bulunamıyor mu?..
Mutlaka Türkiye’ye gönderilmesi gerekiyorsa, rapor süresini kısaltacak bir formül bulunamaz mı?..
Türkiye, burnumuzun dibinde...
Ve bir tahlil sonucu için aylarca beklemek çok üzücü oluyor...
Suçluların iadesi
Bir başka önemli soruna geçelim...
Türkiye’den gelen bir insan burada suç işlediği zaman tutuklanıp, mahkemeye çıkarılıyor...
Kaçma ihtimali olanlar, yargı sürecinin başlamasına veya Türkiye’ye iade işlemlerinin tamamlanmasına kadar cezaevine gönderiliyor...
Ne var ki; iade süreci için başlatılan yazışmalar uzadıkça uzuyor...
İşlemlerin tamamlanması aylar alıyor...
Bu süre zarfında KKTC cezaevindeki tutuklu sayısı artıyor, koğuşlar doluyor...
Mahkumlar ve tutukluların bir kısmı koridoarlarda yatırılıyor...
Çocuk yaştaki tutuklular da, ağır suçtan yargılanan insanlarla aynı hücrede tutuluyor...
O çocuk, sabıkalı bir mahkumun yanında rahat bırakılır mı sizce?..
KKTC ve TC yetkilileri bunları hiç mi dikkate almıyor?..
Namus ve ahlaktan söz ederken, böylesi hassas konularda neden önlem alınamıyor?..
Gerçekten çok üzücü bir durum...
Ve yıllardan beri bu soruna çözüm getirilmiyor...
Şahin’in korkusu yerinde
Önceki gün yaşanan ilginç bir olaya geçelim...
Gönyeli’deki evinde fenalaşan Şahin Suyolcu hastaneye kaldırıldı...
Burada yapılan tetkikleri sonucunda ‘uyuşturucu kullandığı’ tespit edildi...
Polis, kendisini tutuklayarak mahkemeye çıkardı ve hakkında tutukluluk emri aldı...
Ne var ki; tutuklanan Şahin’i, AIDS’li bir yabancı ile aynı hücreye koydular...
İlk gün, hücre arkadaşının AIDS’li olduğunu bilmeyen Şahin, aynı baraktan su içtiğini itiraf etti...
Bunun dışında bir itirafı da yok...
Ancak itirazı oldu...
Hücre arkadaşının AIDS’li olduğunu öğrendikten sonra, hastaneye aktarılmasını talep eden Şahin’in korkusu, hastalığın kendine de bulaşmaması...
Yargıç, bu talep üzerine Şahin’e şunları söyledi:
“AIDS kandan veya cinsel ilişkiden bulaşır...”
Yerinde bir değerlendirme...
Ancak; hücrede nelerin olabileceğini kimse bilemez...
Şahin’in; hücreden ayrılmak için bir korkusu olmalı...
Meseleye bir de ‘insan hakları açısından’ bakalım...
AIDS’li hasta neden hücrede tutuluyor?..
İade işlemleri tamamlanmadığı için...
Görüldüğü gibi karşımıza yine aynı sorun çıkıyor...
Filistin uyruklu şahıs, adaya Türkiye üzerinden geldiği için, yine aynı yoldan gönderilmesi gerekiyor...
Ve iki ülke arasındaki işlemlerin tamamlanması haftalar alıyor...
Peki bu kadar uzun süre zarfında hastanın hücrede tutulması ne kadar doğru?..
Neticede o da bir insan...
Doğru olan onun bir hastanede ve özel bir odada tutulması değil midir?..
Hukuk ve sağlık adamları bu konularda neden konuşmuyor, seslerini neden yükseltmiyorlar?..
İnsan hakları savunucuları nerede?..
Nerde bu insanlar?..
Nerde bu devlet?..