Bir et sorunudur gidiyor. Vatandaş nüfusumuz arttığı gibi ülkede sayısını kestiremediğimiz turist, öğrenci veya yabancı da var. Gelirlerimiz de artmıştır. Et ihtiyacımızın giderek yükselmesi normaldir.
Kuzey Kıbrıs’ın bu ihtiyacı karşılayacak potansiyeli var mı? Dağlar taşlar ottan geçilmez halde mi? Toprağa attığımız tohum, üç ay sonra çok besleyici yem bitkisi olarak geri mi dönüyor?
Yok! KKTC başka ihtiyaçlarını olduğu gibi et ihtiyacını da yurt dışından sağlamak, yerli üretiminin kalitesini ve fiyatını yükselterek üreticilerinin refahını sağlarken tüketici refahını da artırmak ve konuklarına daha iyi hizmet vermenin yollarını bulmak zorundadır. Kimse kafamıza silah dayamıyor. Bu zorunluluk, gelişen ekonominin ve doğal koşulların bir dayatması olarak karşımızda durmaktadır.
Yaklaşık 15 yıldan beri et ithalatına izin verilmesini konuşup durmaktayız. İthalat yasak ama kaçak yollardan et getirmek veya ailevi ihtiyaçları Güney Kıbrıs’tan sağlamak serbesttir. Ne iyi ki işini bilen kaçakçılarımız ve Güney Kıbrıs’ta uygun fiyata et var… Aksi takdirde halimiz ne olurdu kim bilir? Ailelerin protein ihtiyacını karşılamak için tavuğa yüklenip dururduk ama turizm endüstrisinin ihtiyaçlarını karşılayamazdık.
Bu koşullarda yurtdışından et getirilmesini yasaklamak hiçbir şekilde izah edilemez ama biz hala daha tartışıp durmaktayız.
Şimdi sırada eylem var: Hayvancılar Birliği, ne yapacağını bugün açıklayacak. Esnaflar Odası yapacak şeyi kalmamış olmalı ki ilan vererek ricacı olmayı tercih etti, elinde kuzu olanların kendilerine haber vermesini istiyor. Kasaplar dükkanları kapatırsa da şaşmayacağım.
Hükümet kesenin ağzını açarak bu sorunu hafifletmeye çalışıyor. Kesilen kuzu başına destek vererek kuzu eti fiyatını belli bir seviyede tutmayı deniyor.
Ekonomik çarkları, rica-minnet veya baskı ve zorbalıkla, olmadı vergi gelirlerinden harcayarak çevirmeye çalışıyoruz. Bir türlü öğrenemedik gitti: Ekonomi esas olarak arz ve talebe dayanır. Et talebimiz artmıştır; arz yeterli değildir. Kaldı ki bir de maliyet sorunu vardır; verimsiz ve küçük ölçekli üretim maliyetleri artırmaktadır.
Bütün bu sorunlar rekabeti artırarak çözülebilir. Verimlilik artarsa et fiyatları düşer. Bazı ihtiyaçlar ithal etle karşılanırsa arz artmış demektir; fiyatlar yine düşer… Bütün bu önlemleri bir paket haline getirirseniz üretici gelişmeye, tüketici refahı artmaya, turizm endüstrisi de ihtiyacını karşılamaya devam eder.
Şimdi ne olacak? Hükümet, bu hengamede, kimi memnun edip, kimi karşısına alacağına nasıl karar verecek? Et ithalatına kısmi de olsa izin vermek Naimoğuları’nı tatmin etmeyecektir. Yasağı devam ettirse fiyatları baskı altında tutmak için dünya kadar kaynak harcamak zorunda kalacak ama et arzını artıramadığı için hedefine de ulaşamayacaktır.
Et sorununun çözümünün yolu, KKTC pazarında rekabeti sağlamaktır. Yerel güçlerimiz bu rekabeti sağlamak için yeterli değilse pazarımızı dış rekabet yolu ile güçlendirebiliriz. İthalatın ölçeği ve biçimi, yerli üretimin de artmasına, kalitenin yükselmesine ve maliyetlerin düşmesine neden olacaktır.
Bunu bilmek için alim olmaya gerek yoktur; bilmeyen de yoktur!
Kimsenin bizim aklımıza ihtiyacı da yoktur zaten. Zaten bu yolu tutmamamızın nedenleri de herkes tarafından bilinmektedir.
SİYASİ İSTİRMACILIĞIMIZ SAYESİNDE ET SORUNU TAM BİR KAOSA DOĞRU SÜRÜKLENİYOR. NE İYİ Kİ KAÇAKÇILARIMIZ VE GÜNEY KIRBIS VAR!