“Biz aslında savaş için değil, barış için ve yalnız Türklere değil, Rumlara da barış getirmek için adaya gidiyoruz.” 20 Temmuz Barış Harekâtı bu sözlerle dünyaya duyurulmuştu ve bu sözlerin sahibi Bülent Ecevit’i ölümünün 10. yıl dönümünde rahmetle anıyoruz.
Geçen bir yıllık zaman öncesi de köşe yazımı “Karaoğlan” başlığı ile Bülent Ecevit’e adamıştım. Hala daha eski köy kahvelerinde beyaz güvercinli posterlerini görebiliyoruz, fakat Kıbrıs Garanti Anlaşması’nın konuşulduğu ve hatta tartışıldığı şu günlerde, bu anlaşmaya dayanarak 20 Temmuz Barış Harekatı’nı gerçekleştiren Mücahit Ecevit’i, 05 Kasım ölüm yıldönümlerinde unutmuş gibiyiz.
Günlerdir 07-11 Kasım tarihlerinde Mont Pelerinde gerçekleştirilecek iki toplumlu zirveye odaklandık. Fakat sonu başından belli derler ya, liderlerin yaptığı karşılıklı açıklamalar da bundan farklı değil. Kimilerine göre bu açıklamalar taktik gereği yapılmaktadır. Fakat anlaşma her iki toplumun sosyal, kültürel ve ekonomik refahı için yapılacaksa taktiklere gerek yok. Çünkü bu durumda taktik, birinin ötekine üstünlük sağlayabilmesi amacı ile görüşme masasını yönetmeye çalışması anlamına gelmektedir. Böylesi taktiklere dayalı anlaşma her iki tolumum birlikteliğini ne kadar sağlayacaktır, üzerinde düşünülmesi gerekmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı geçtiğimiz Cuma akşamı yerel televizyon kanallarında Mont Pelerin öncesi canlı yayında halkı bilgilendirdi. Zirve öncesi önemli konulara değinerek açıklamalarda bulundu. Bunlar içerisinde eşitlik prensibinin temel unsur olduğuna vurgu yapıtı. Bu vurguya yine Bülent Ecevit’in bir sözü ile atıf yaparak hatırlatmada bulunmak istiyorum.
“Eşitlik her zaman adil değildir.”
Eşit olmak her zaman adil olamaz. Adil olmak herkesin ihtiyacı olanı almasıdır. Eşit ise herkesin aynı şeyi almasıdır ve bu her zaman adil değildir. Coğrafi açıdan bir örnekle açıklarsak;
Kıbrıs müzakerelerinde dönüşümlü başkanlık siyasi eşitlik olarak algılanmaktadır. Fakat başkanlığa verilecek yetkiler, iki toplum arasındaki adaleti sağlaya bilecek mi? Birbirinin aynı olmayan şeylere eşit davranmak adalet değildir. Yakın geçmişten bir örnek verirsek;
Güney Kıbrıs’ta 28 Ekim’de Yunanistan’ın “Ohi” günü olarak kutlama töreni düzenlenirken, Kuzey Kıbrıs’ta 29 Ekim’de de Türkiye’nin “Cumhuriyet Bayramı” kutlamaları yapıldı. Bu durum eşit gibi görülse de adada iki toplumlu bir yaşamı planlayan Türk ve Rum toplumu için adil olmadığı kesindir.
Eşit ve adil olmayı Mont Pelerin zirvesi üzerinden düşünelim. Her iki toplum lideri de hava ulaşım ile İsviçre’ye gideceklerdir. Bu durum eşit gibi görülse de, hareket noktaları aynı, gidecekleri yer aynı, fakat izleyecekleri güzergâh farklı! Her iki liderin de, Mont Pelerin zirvesinin ulaşım güzergâhını irdelersek adil olmayan bir takım unsurları tespit edileceği kesindir. Hem konu buralara gelmişken, her iki toplum lideri de aynı uçakta gidip gelselerdi ya, hem yol masrafları da paylaşılmış olurdu. Bu düşülmedi mi acaba? Sayın Akıncı ve ekibine zirvede başarılar, herkese de iyi bir hafta geçirmesini dilerim. İyi pazarlar.