Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan hukuk ve yargı ile demokratik hukuk devleti reformlarını ve sonra da Türkiye’nin hedefinin Avrupa ile geleceği kurmak olduğunu ifade etti.
Bu açıklamalar yapılırken KKTC’de ise Cumhurbaşkanı Sayın Tatar, gelişmeleri izlemekten uzak demeç üstüne demeç veriyor. Biri Sayın Borrell’in demecine kızarak ifade ettikleri diğeri ise BM ile ilgili söyledikleridir.
Sayın Tatar, BM parametreleri ve BM kararlarına itirazını, “BM kararları halkımızın iradesinin üzerinde olamaz” dedi. Ama öncesinde, Maraş’ta o piknik nedeni ile söyledikleri de var. “Attığımız adım BM kararlarına aykırı değildir” dedi. Yani BM kararlarına uygun davrandığını en azından adım atarken buna dikkat ettiğini ifade etmeye çalıştı. Bu sözleri kimi tatmin etmek için söyledi? Bu sözleri BM duysun ve onun kararları aleyhine olmadığını işitsin diye söyledi.
Bunu da Kıbrıslı Rum Maraş sakinleri Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvursun ve mallarını alsın sözleri eşliğinde söyledi. Peki, TMK nedir? BM’nin çözüm planı olan Annan Planı’nın Mülkiyet sorunun çözümü için öngördüğü ilkelere uygun ve Kıbrıs Türk halkının %65 Evet oyu ile kabul ettiği o zeminde hazırlanmış bir yasadır. Bunun için kendilerinin kopardıkları paparalar da tarihin sayfalarında yazılıdır.
Yani Maraşlı Rumlara yaptığı gelin malınızı alın çağrısı, BM kararlar sarmalındadır. Eğer kendisinin nasıl seçildiğinden bağımsız olarak; Cumhurbaşkanı seçilmesini sağlayan %51 oy almasını, BM kararlarını yok sayan irade olarak alıyor ve bu nedenle, “halkımızın iradesi BM kararlarının üstündedir” diyorsa; bu, sözde “yiğitliğin raconuna” sığmaz. BM, AB, AİHM ve TMK hiçbirinizi takmıyorum demesi gerekirdi!
Rahmetli Sayın Rauf Raif Denktaş’ın BM kararları ile ilgili bir benzetmesi vardı. “BM kararları Potinin altına yapışmış sakız gibidir. Nereye istersen git, cık cık deyip peşinden seninle gelir.” Evet Sayın Tatar nereye istersen git. O BM parametreleri ve kararları hep seninle ve bizimle birlikte olacak.
Aynı zamanda Sayın Borrell’e kızdı. Verdiği demeçte, “AB Kıbrıs sorunun çözümü ile ilgili rol alamaz” dedi. Bunu; bir buçuk yıl önce HP ile kurduğu hükümetin programına, “AB içinde iki ayrı devlet” hedefi koyan ve o hükümetin Başbakanı olan Sayın Tatar söyledi. Ama şimdi Cumhurbaşkanı olarak, ‘AB, Kıbrıs sorunun çözümünün tarafı olamaz’ diyor. Bu tutarsızlıklar ile yol yürünmez.
Üstelik bunları Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye için hukuk ve insan hakları reform niyetlerini ve Türkiye’nin geleceğinde Avrupa hedefinin olduğunu açıklamasının iki gün öncesi yapıyor. Şimdi ise dut yemiş bülbül oluyor.
Bakın bizi yakın gelecekte iki şey bekliyor. Biri, BM parametreleri temelinde karşılıklı kabul edilebilir bir çözüme temelden karşı olanların; bu çözüme sıcak davrandığı için geliştirdikleri dünkü Erdoğan düşmanlığından; günümüzde inanılmaz bir Erdoğan hayranlığına dönüşenlerin, eski düşmanlığa geri dönmeleri.
Diğeri ise dün karşılıklı kabul edilebilir bir çözüme sıcak baktığı için Sayın Erdoğan’a dönük saygılı bakışı olanların, daha sonra yaşanan olumsuzluklar nedeni ile karşıtlık duygusunda doruğa çıkan çözümcü kesimlerin; şimdi Avrupa hedefini Erdoğan ifade etti diye milliyetçilikle harmanlaşmış bir mantıkla, anti-Erdoğan temelinde yakınlaşmaları. Her ikisi de ilkesizliğin yansıması olur.
Eğer barış ve demokrasiye katkı gelecekse, eleştirdiğim kesimlerden gelecek olumluluğa sırt dönmem. Aksine, gelişip serpilmesi için, kendi değerlerime, ilkelerime sadık kalarak, katkı koyarım.
Bu adımlar ilerlerse Sayın Erdoğan’a günümüzde övgü yapanların, sövgüye evrileceklerini göreceğiz.
Erdoğan, Tatar, BM ve Borrell
- 23 Kasım 2020, 09:37
- 158
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi
YORUMLAR
Ne kıbrıs cumhuriyeti ne içtiysen bize de söyle iyi kafa yapmis