Eski Yunanlar denizi gök gibi sonsuz, başı ve sonu olmayan, uçsuz bucaksız bir yer belliyorlardı.
Eskimolar da bütün dünyanın buz olduğunu sanıyorlardı.
Biz de aynı benzer şeyleri kâinat için düşünüyoruz. Kâinatı başı sonu olmayan, uçsuz bucaksız bir yer biliyoruz.
Biz de benzer bir yanılgı içinde olabilir miyiz? Kâinat, yerküre gibi sınırları olan bir yer olabilir mi?
Bir başka inandığımız şey, kâinatın on dört küsur milyar yıl önce büyük bir patlama ile, Big Bang, meydana geldiğidir. Uzay bilimcileri bir patlama gerçekleştiğinin bazı kanıtlarına sahip olduklarını ileri sürüyorlar.
Artık biliyoruz ki eski Yunanlar ve Eskimolar yanılıyordu. Milattan Önce Beşinci Yüzyıl’da dünyanın yuvarlak olduğu genel kabul gördü ve bunun devamı olarak denizlerin hudutları olan bir su parçası olduğu.
Eskimolar da, dünyanın buz olmayan yerlerinden insanlar gelmeye başlayınca ne biçim bir gezegende yaşadıklarını öğrendiler.
Big Bang veya Büyük Bum da bir yanılgı olabilir mi?
Bir defa bir patlama olmuş olsa bile sessiz olmuştur. Ses bir enerji türüdür. Titreşimler sonunda meydana gelir. Bu titreşimler su dalgası gibi bir noktadan başka bir noktaya doğru yayılır ve partiküllerle çarpışıp titreşim yaratırlar. Ses budur. Ama meydana gelmesi için partiküller olması gerekir. Yoksa, ki o ilk anda yoktu, ses meydana gelmiş olamaz.
Demek ki kâinat bir patlama sonunda meydana gelmiş ise bu patlama sessiz idi. Evren gürültü ile değil sessizlikle meydana geldi.
Bu belki ilginç bir bilgi ama önemli değil. Önemli olan kâinatın bir patlama ile meydana gelmiş olmasının suyun iki hidrojen bir oksijen atomundan meydana geldiği gibi kesin olmamasıdır.
Kesinlik eksikliği insan hayatının en büyük gerçeklerinden biridir. Eksik bilgi ile yaşarız. Bu belki eksiksiz bilginin mümkün olmamasından, belki mental kapasitemizin eksiksiz bilgiye ulaşmak için yetersiz olmasındadır.
Birçok şey, en başta gelecek, belirsizdir.
Üstünde oturduğum bu koltuktan kalkıp dışarı çıksam ve bahçenin sonuna kadar yürüsem geri dönebilecek miyim kimse bilemez. Bu birkaç yüz metrelik mesafede, bahçeye bir helikopter düşmesi dahil, bin bir şey olabilir.
İnsanın yeni şeyler keşfetme yeteneği, onu diğer canlılardan ayıran belki de en önemli özelliğidir. Gariptir ki bu keşiflerle güçlendirdiğimiz en önemli yeteneğimiz kendimizi yok etme kapasitesidir. Ve bu kapasiteyi daha da güçlendirecek Yapay Zekâ, laboratuvarlarda canlı türleriyle oynama gibi buluş uğraşları son sürat devam ediyor.
Zekiyiz ama bilge değiliz.
Kâinatta, ne şekilde meydana gelmiş olursa olsun, bu tarife giren bir iki ayaklıya yer var mı?
Yakında öğreniriz.
Bu kadar karmaşık bir konu, ancak bu kadar basit anlatılabilirdi.