Akdeniz’in üçüncü büyük adası Kıbrıs, siyasi bölünmelerle daha da küçülüyor. 9.251 kilometrekare yüzölçümüne sahip Kıbrıs adası, genel kanının aksine ikiye değil, üçe bölünmüştür. Hatta Birleşmiş Milletlerin kontrolünde olan ara bölgeyi de sayarsak, siyasi bölünmüşlük dört oluyor. Böylesi bir siyasi yapı içinde KKTC’nin kontrolünde olan bölge 3.242 kilometrekarelik bir alana karşılık geliyor. Bu durumda KKTC, Akdeniz’de dokuzuncu büyüklükte bir yarımada olarak yer alıyor.
KKTC ekonomisi, doğal kaynakların kısıtlı olması, ulaştırma ve enerji problemleri, iç talep yetersizliği, özel sektörün gelişememesi, dışa bağımlılık ve dış ticaret açığı gibi birçok ada ekonomilerinin tipik özelliklerini taşımakta. Ayrıca Türk Lirası (TL) kullanmasının yanında, verimsiz kamu sektörü ve fiziki altyapı eksiklikleri KKTC ekonomisini daha da olumsuz etkilemektedir.
Kıbrıs Adası’nın öteki yarısında Güney Kıbrıs’ta özel sektörün baskın olduğu bir ekonomik yapı yer almaktadır. Güney Kıbrıs’ta ekonomik istikrar için koşulların uygun olması, sosyal yaşantının kalitesi ve sürdürülebilir kalkınma için zeminin uygun olması Güney Kıbrıs’ın gelişmesine katkı sağlamıştır. Dahası, Güney Kıbrıs’ın AB üyeliği bağlamında aldığı yardımlarla ekonomisini daha da geliştirdiği bir gerçektir.
KKTC’nin tanınmamış olması ve dış yardım alamaması nedeniyle gelişemediği ise tamamen gerçek dışıdır. KKTC’nin her yıl TC ‘den aldığı yardımları nüfus oranı üzerinden değerlendirirsek, bu yardımların Güney Kıbrıs’ın AB’den aldığı yardımların kat ve kat üzerinde olduğunun bilinmesi gereklidir. Ayrıca AB üyeliği hedefi doğrultusunda Güney Kıbrıs, 1990’lı yılların başından itibaren birçok parasal ve mali reform gerçekleştirdi. Biz ise reforum hükümetini 2015’in ikinci yarısında oluşturduk ve bekliyoruz.
Bugün TC-KKTC arasında imzalanacak olan 2016-2018 ekonomik paketi gündemde. Bu paketin varlığından haberdar olmakla birlikte, içeriğini topluma yansıtılmıyor. İçeriği tahmin edilmekle birlikte, sivil toplum örgütleri şimdiden bu ekonomik protokolü dayatma olarak görmektedirler. Fakat burada asıl sorulması gereken, ekonomik dayatmaya yönelik bizim çözüm önerilerimiz nedir. Şimdiki ekonomik yapımızın sürdürülemez olduğu herkes tarafından kabul görürken, ekonomik yapının iyileştirilmesi adına kısa, orta ve uzun vadeli çözüm önerileri getirilmemektedir, getirilememektedir.
KKTC gibi mini ekonomilerde, turizm hep öncü sektör olmuştur. Turizm için Batı Akdeniz’de yer alan 3.640 kilometrekarelik Mayorka adası güzel bir örnek aslında. 2014 verilerine göre Mayorka 21 milyon turist ağırladı. Adada bulunan 1.250 Km’lik karayolu ağının yaklaşık 700 km’si bisiklet sürüşüne uygun şekilde yapılandırıldı ve adadaki hizmet sektörü işbirliği içinde hareket ediyor. Sadece oteller değil, tur operatörleri, restoranlar ve havayolları da Mayorka’nın turizm potansiyelinin farkındalar. Lufthansa, British Airways ve Swiss havayolları gibi büyük uçak şirketleri Mayorka’ya olan uçuşlarda bisiklet için ekstra ücret almıyorlar. Sektörlerin işbirliği içinde küçük bir ayrıntı ile Mayorka adasına 2014 yılında 160 bin bisikletçi konakladı. Yapılan ekonomik değerlendirmelerde ise bu ziyaretçi sayısının değerinin 150 milyon Euro olduğu hesaplandı.
KKTC mini ekonomisi için birçok çözüm örneği bulmakta zorlanmıyoruz, fakat çözümü üretecek ve uygulayacak bir iradenin varlığından yoksunuz. Yazar J. Irving’in de söylediği gibi “Tembel ve karasız insanlar, başarısızlıklarını başkasının kapısına koymaya çalışırlar.” Dayatma paketler istemiyorsak, kendi çözümümüzü kendimiz üretmeliyiz. Herkese iyi pazarlar.