Fezile A. ÖKSÜZ
Adanın her iki yanındaki yasa uygulayıcılarının etkin ve verimli işbirliği kurması amacıyla kurulan iki toplumlu Suç ve Suçlara İlişkin Teknik Komite sayesinde Türk ve Rum tarafı arasında bilgi alışverişi ve istihbarat paylaşımı bağı kurulmasına rağmen suçluların iadesi konusunda arzulanan işbirliği henüz sağlanamadı.
Tamamıyla iyi niyete bağlı gerçekleşen az sayıdaki iade işleminin bir prensibe oturmasının şart olduğunu düşünen Suç ve Suçlara İlişkin Teknik Komitesi Eş Başkanı Hakkı Önen, Kıbrıs’ta tarafların suçluların yargılanmasında gereken işbirliğini yapmaması konusunun götürüldüğü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) önümüzdeki günlerde açıklayacağı nihai kararın bağlayıcı olacağına inanıyor.
Kıbrıs’ta iki toplum liderinin 2008’de güven yaratıcı önlemler çerçevesinde kurduğu teknik komitelerden biri olan Suç ve Suçlarla İlişkin Teknik Komite, kurulduğu günden beri her iki tarafın suç ve suçlara ilişkin konularda işbirliği yapması yönünde çalışmalarda bulunuyor.
TAK’ın komitenin çalışmalarına ilişkin soruları yanıtlayan Hakkı Önen, kurulduğu günden beri eş başkanı olduğu komitenin, politik konular haricinde hiçbir sıkıntı yaşamadığını, müzakere sürecindeki gelgitlerin ise kendilerini hiç etkilemediğini belirtti.
Kıbrıslı Türk ve Rumların yanı sıra insani konularda yabancılarla da ilgilendiklerini söyleyen Önen, suçların önlenmesi konusunda iki taraf arasında çok iyi bir iletişim ağı kurulduğunu belirtti.
Komitenin, insani konularla ilgili teknik komitenin ulaşamadığı insani konularda dahi çaba harcadığına işaret eden Önen, en son Limasol’da hasta olan bir Türk’ün kuzeye getirilmesinde devreye girdiklerini söyledi.
Günlük istihbarat ve bilgi alışverişi
Hakkı Önen, teknik komite üyeleriyle ve bünyesinde kurulan alt komitede görev yapan polislerin düzenli şekilde günlük siyasi olmayan istihbarat ve bilgi alışverişi yaptığını kaydetti. Önen, “Örneğin sınıra yakın yerlerde bir olay olursa anında bize telefonla bildirilir ve o eşgalde birinin bu tarafta görülüp görülmediği sorulur. Biz de gereken soruşturmayı yapar, elde ettiğimiz bilgiyi paylaşırız” dedi.
5 Türk ve 5 Rum üyeden oluşan teknik komitenin olayları bir polis gibi takip edebilecek insanlar olmadığına işaret eden Önen, “Ben savcı, karşı taraftaki muhatabım ise hukuk profesörü. Hiçbirimizin suçları takip edecek durumu yok. Biz de daha verimli olabilmek adına bize bağlı bir alt komite kurduk” dedi.
Adı “Müşterek Temas Odası” olan alt komitede 2 Türk, 2 de Rum polis temsilcisinin görev yaptığını ve mesai saatleri dışında her iki taraftan bir kişinin ‘on call’ olduğunu kaydeden Önen, bu komitenin ara bölgede teknik komite için hazırlanan binada görev yaptığını belirtti.
Tarafların hassasiyetlerine özen gösteriliyor
Önen, tarafların hassasiyetlerine gösterdikleri özenin de başarılı çalışmalarında etkisi olduğunu vurguladı. Hakkı Önen, bilgi alışverişinde kullanılmak üzere hazırladıkları formların bile tarafların hassasiyetleri göz önünde bulundurularak yapıldığını belirtti.
Alt komitenin, günlük toplanıp, esas komitenin bilgisi dahilinde, gereken yazışmalarda bulunduğunu ve bilgi alışverişi yaptığını kaydeden Önen, yazışmalarda, yer ve bölge isimleri gibi, karşılıklı hassasiyetlerin göz önünde bulundurulduğunu ve zamanla ortak bir dil yaratıldığını kaydetti.
Hakkı Önen, komite üyeleriyle kişisel ilişkilerinde de çok özenli davrandıklarını ve çalışmaların bugüne kadar sorunsuz devam etmesinin en büyük sebeplerinden birinin de bu olduğunu kaydetti.
“Beni çok yaraladı”
Hakkı Önen, cinayet ve diğer ağır suçlarda iade çıkmazının aşılamamasının çok sakıncalı buluyor. Önen, 2-3 yıl önce Aya Napa’da bir İngiliz’in öldürülmesi olayının Türkiye ve Bulgaristan kökenli 2 zanlısının KKTC’de yakalanıp, sadece “yasak bölgeyi ihlal” suçundan dava okunduktan sonra memleketlerine yollanmasını, görev yaptığı dönemde karşılaştığı “çok yaralayıcı” bir olay olarak niteliyor.
Her iki tarafın da benzeri durumlarda aynı uygulamayı tercih ettiğine işaret eden Önen, “Oysa suç işlediği sabit bir kişinin, uygun formül bulunup, verilmesi gerekirdi. Çünkü bir insan öldürüldü” dedi.
Önen, kararın tamamen siyasi bir karar olduğuna işaret ederek, dönemin hükümetini, özellikle Başbakan ve İçişleri Bakanı’nı eleştirdi. Dönemin hükümetinin iade yaparak örnek bir davranış sergileme ve karşı tarafı da benzeri şekilde davranmaya teşvik edebilecek bir fırsatı heba ettiğini kaydeden Önen, bundan sonra benzeri durumlarla karşı karşıya kalındığı zaman aynı tavrın sergilenmemesine özen göstermek gerektiğini belirtti.