İstanbul Sözleşmesi’nin durduk yere “iptali” kararı pek çok tartışmayı ve siyasi güvensizliği Türkiye’de tetikledi. Bizde bu gerilim ve endişeleri yaşıyoruz. Bir de Türkiye Merkez Bankası Başkanının görevden alınması ve döviz krizinin gelişmesi bizi, 8,4 şiddetinde depremle yüz yüze gelmiş gibi bir hale soktu.
Zaten yapısal sorunları olan. Aynı zamanda döviz krizine eklenen Pandeminin yol açtığı sorunlar ile ekonominin tüm sektörlerinin açmaza girmesi alt üstlüğü içinde iken bunları yaşıyoruz.
Bunlar olurken Türkiye Hükümetinin ekonomiden sorumlu olan Bakanı bir demeç verdi. Sayın Bakan “Türkiye’nin Serbest Piyasa düzenine ve ilkelerine bağlı olacağını” ifade etti. Bu anlaşılır bir ifadedir.
Ancak aklıma takılan nokta şu. İş ne zaman İnsan Hakları, Demokratik Hukuk Devleti, demokratik düzenlemelerle ilgili bir konuya gelse, hemen evrensel normlar yerine, “yerli ve milli” değerler öne sürülerek, bunları evrensel değerlerden soyutlamak, bazıları için geçerli akçe oluyor.
Ama bu kez, “Serbest Piyasa” kurallarına bağlı olacağız açıklamasına, her şeye “yerli ve milli” sözleri eşliğinde itiraz edenlerden bir karşı duruş gelmedi. Söz konusu modele, siyasi veya ideolojik bakış açısı ile eleştiriniz olabilir. Ama bu modelin ekonomik temelinden kopuk olmayan bir yanı da demokratik hukuk devleti ilkeleri, güçler ayrımı, demokrasi, açıklık ve şeffaflıktır. Dolayısı ile eğer modeliniz bu ise, bu aynı zamanda; hukuk, demokrasi, insan hakları, başka ülke ve halklarla demokratik temelde barışçı ilişki içinde olmanızı gerektirir.
Bundan ötürü ekonomi ile demokratik hukuk devleti ilkelerinin, şeffaflığın, açıklık ile katılımcılığın doğrudan bağı vardır. Dolayısı ile bizde, Başbakan Sayın Saner’in artık kendisi ve siyasi partisi içinde savunma konusu olmaktan çoktan çıkmış olan, “3 aylık hükümetiz” ifadesi eşliğinde; “ekonomide” gerekeni yapacağız söylemi, bu zor zamanda ekonomik krizin aşılması yolunda inandırıcı olamaz. Çünkü bu “yeniyiz” ifadeleri, önemli bir sorun olan siyasi belirsizliği gideremez. Neden mi? Zira azınlık hükümeti ile işbaşındadır. Ayrıca muhalefeti bir yere bıraktım, kendi partisinin milletvekili dahi, söz konusu hükümeti, “27 Başbakanı” var diye tanımladı.
Bu bakımdan Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Sayın Narin Ferdi Şefik’in; seçim yasası ve erken seçim konusunda süren belirsizliği işaret eden teknik uyarılarına, Sayın Saner’in sitem etmesi doğru değildir. Çünkü gerek kendi partisinin Kurultayı, gerekse erken seçim ve seçim yasası temelinde oluşan belirsizliğe dönük, açık ve net görüşler ortaya koymuyor. Ayrıca bu temel demokratik sorunla ilgili Meclis’te temsil edilen tüm siyasi güçlerle de diyaloga girmiyor. Dolayısıyla bunlar yanında siyasi istikrar da önemli bir temeldir. Bu temele sahip değilseniz zor zamanda ekonomik sorunları aşacağız sözü inandırıcı olamaz.
Zira, bu ekonomik krizi aşmak için toplumsal konsensus, ortak payda, demokratik hukuk devleti ilkeleri içinde; açıklık, şeffaflık ve katılımcılık enerjisine, istikrara ihtiyaç var. Bu nedenle kimi olgularda evrensel hukuk, insan hakları ve demokrasi değerlerini milli görmemek, yabancı görmek. Ancak evrensel bir ekonomik model olan Serbest Piyasa Ekonomisi değerlerine bağlı olunduğunu ifade etmek inandırıcı olmaz. Demokratik hukuk devleti, barış, ekonominin ivmesidir.
Ekonomi, demokrasi
- 25 Mart 2021, 09:53
- 159
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi