BM Genel Sekreteri Sayın Guterres'in BM Güvenlik Konseyine sunduğu raporda ki ifade, BM Genel Sekreterinin eski Kıbrıs Özel Temsilcisi Sayın Espen Barth Eide’nin göreve başladığı dönemde yaptığı ciddi uyarıyı yeniden hatırlattı. Sayın Eide; “Siz Kıbrıslılar şanslısınız. Çünkü BMGK 5 Daimi üyesi dünyanın başka yerlerinde çatışma içinde olmasına karşın, bir tek Kıbrıs sorunun çözümü ile ilgili Federasyon konusunda hem fikirdirler. Ancak elinizi çabuk tutmanız lâzımdır, Çünkü Orta Doğudaki ve Ukranya’daki gelişmeler bu durumun böyle devam etmeyeceğini gösteriyor” demişti.
Şimdi BM Genel Sekreteri Sayın Guterres’in son raporunda ifade ettiği; Sayın Eide'nin 5 yıl önceki görüsünü doğruladı. Sayın Guterres şöyle diyor. “Sahadaki durum oldukça karışık ve belirsiz bir hal aldı. Müzakerelerin yeniden başlatılmasıyla ilgili çalışmalarımızı kötü etkiledi".
Evet, bugün onun saha dediği alanda ABD, Rusya ve BMGK diğer üyeleri karşı karşıyadır. BMGK en az üç üyesinin petrol şirketleri Doğu Akdeniz’de sahadadır. AB’de Kıbrıs ve Yunanistan üzerinden sahadadır. Aynı zamanda Türkiye, TPAO ile sahadadır. Mısır, İsrail ve Yunanistan’da bunlarla yaptığı antlaşmalar nedeni ile sahadadır. Üstelik sahada olanlar yalnız petrol şirketleri ile değil, aynı zamanda donanmaları ve askeri varlıkları ile sahadadır. Ayrıca, Suriye ve Irak’taki olaylar nedeni ile tüm taraflar bölgede bir birlerine karşı ciddi askeri ve siyasi gerilim içindedirler.
Bu olumsuz hale karşın Sayın Guterres, söz konusu raporunda; “Tüm bu şartlara rağmen umudumu korumayı sürdürüyorum. Tüm taraflar önümüzdeki dönemi iyi kullanmalı. Müzakerelerin yeniden başlatılması için çabalarımı sürdüreceğim.”
İşte 25 Kasıma giderken, sahadaki olumsuz durum bu olduğu içindir ki ELAM denen Güneydeki faşist hareketin düğmesine basıldı. Bu yüzden KKTC Bayrağını yakma eylemi gerçekleştirdi. Niyet, bu olumsuz şartlara karşın, ümidini koruduğunu ifade eden herkesi, görüşmeye kısa bir süre kalan bu aşamada etkisiz kılmaktır. Bu oyuna ne Güneyde nede Kuzeyde asla gelmemek gerekir. O ümidi beslemek, Kıbrıs, Türkiye ve Yunanistan halklarına dönük insanlık ve yurt sevgisi borcudur.
Ancak bu zor koşullarda AB'ye de ciddi görev düşer. AB uzlaşmazlıkların çözümü yolunda ABD metodu izlememelidir. Bu da güce dayalı, yaptırım denen dayatma yoludur. Askeri, ekonomik, siyasi yaptırımlarla sorun çözemezsiniz. Aksine öfke biriktirirsiniz. Bu yolla ulaşmak istediğinize değil, tersi sonuçlara ulaşırsınız. Tam da bu günlerde gaz konusu ile ilgili AB, Türkiye’ye dönük Yaptırım kararları almak çabası içine girdi. Bu, sorunun çözümüne dönük faydaya değil, daha da karmaşaya yol açar.
Her şeyden evvel Güney ve AB,“ yaptırım” konusundaki dünkü pratiği değerlendirmelidir. Kıbrıs sorunu nedeni ile kendi ifadeleri ile Türkiye’yi ve Kuzey Kıbrıs’ı hizaya sokmak için Türkiye - AB Görüşme sürecinde bir nevi Yaptırım olan, başlıkları bloke etmeye gittiler. Bu ne sonuç verdi? Türkiye’yi AB kriterlerine mi yaklaşırdı? Yoksa uzaklaşmaya mahana arayanlara zemin mi sağladı? Kıbrıs sorunun çözümüne mi katkı sağladı? Yoksa her ikisinin de daha da karmaşık ve sorunlu olması haline mi yol açtı? Evet, buna yol açtı. Dolayısı ile 25 Kasımdaki liderler buluşması öncesinde AB'nin Türkiye’ye dönük Yaptırım kararı alma girişimi fayda getirmez. Aksine, Güneydeki ELAM benzerlerinin daha da azmasına, Kuzeyde anti- federasyon akımlarının artmasında yol açar.
AB Yaptırımlar yerine esasa, yani Kıbrıs Sorunun çözümüne odaklamalıdır. Bunun içinde sorun çözmenin esası olan, dengeli davranmayı temel almalıdır. Bu nedenle 25 Kasım’ın hiç olmazsa bir kopuş değil, başlangıç için bir “seki” olmasına katkı koymalıdır. Kardeşim, Türkiye’yi ve Yunanistan’ı seven her Kıbrıslı, onların bir birlerini düşman hedefler olarak göremeyecekleri bir atmosfere, Kıbrıs üzerinden katkı koymalıdır. Sayın Guterres'in beslediği umuda, esas nefesi biz Kıbrıslılar vermeliyiz.
Eide’nin uyarısı, Guterres'in umudu, ELAM ve AB paptırımları
- 18 Kasım 2019, 09:33
- 139
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi