Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Can Kasapoğlu, Türkiye'nin Suriye içinde kalan toprak parçası olan, tarihsel öneme sahip Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu'na yönelik IŞİD (yeni adıyla İD-Islam Devleti) tehdidi ve Ankara'nın askeri seçeneklerini konu alan araştırması, Istanbul-merkezli düşünce kuruluşu Ekonomi ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi (EDAM) tarafından yayınlandı.
GAÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Can Kasapoğlu tarafından gerçekleştirilen çalışma sonucunda oluşturduğu raporun özeti aşağıdaki gibidir:
Araştırma raporu, Türkiye'nin Suriye içinde kalan toprak parçası olan, tarihsel öneme sahip Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu'na yönelik IŞİD (yeni adıyla İD-Islam Devleti) tehdidi ve Ankara'nın askeri seçeneklerini değerlendirmektedir.
Belirtilen çerçevede, Ankara'nın ilgili karakolu Özel Kuvvetler unsurlarıyla takviye etmesi, sınır bölgelerindeki birlikleri topçu ve zırhlı unsurlarla desteklemesi ve Türk Hava Kuvvetlerinin bir müdahale olasılığına karşı teyakkuz halinde olması Türk yönetiminin gereken askeri tedbirlerin alınması noktasında iyi bir performans sergilediğini göstermektedir.
Olası bir müdahale durumunda coğrafi faktörlerin Türkiye için önemli avantajlar oluşturacağı mütalaa edilmektedir. Öncelikle, Türk sınırından yaklaşık 30km uzaklıkta bulunan türbe ve karakol topçu birliklerimizin atış menzilleri dahilindedir; ve yine bu bağlamda, Hava Kuvvetlerine bağlı uçakların (Diyarbakır ve Malatyadaki üslerinden) birkaç dakika içinde reaksiyon göstererek müdahale etmelerine olanak sağlamaktadır. Ayrıca olası müdahale alanı, IŞID militanlarına oldukça sınırlı doğal koruma sağlamaktadır.
Dünyadaki en seçkin birlikler
Türk Özel Kuvvetleri'nin muharip yetenekleri ve moral motivasyonları açısından dünyadaki en seçkin birlikler arasında bulunması, olası bir saldırı durumunda karakolun mukavemet gücünü yükseltecek bir faktör niteliğinde olduğu gibi; Özel Kuvvetler'in görev tanım ve yetenekleri, saldırı olasılığının değerlendirilmesine yönelik askeri istihbarat faaliyetlerimiz açısından da önemli bir avantaj oluşturmaktadır. Belirtilenlere ek olarak, sınır bölgelerindeki Türk askeri yığınağı caydırıcı bir güç teşkil etmektedir.
Kara herekatı ve getireceği sorunlar
Bununla birlikte, dikkate alınması gereken bazı hususlar da mevcuttur. Öncelikle olası müdahale alanı, Ankara açısından hassas dengelerin olduğu, dost-düşman unsurlar" bağlamında karmaşık bir yapıdadır. Özellikle PKK'ya yakın gruplar ile IŞID militanlarının aynı anda ve çatışma halinde bulunduğu bölge, bir kara harekatına mecbur kalınması durumunda önemli sorunları beraberinde getirebilir.
Ikinci olarak, olası bir hava harekatı, Suriye hava savunma sistemleri ve avcı uçakları riskini de gündeme getirmektedir. Suriye hava savunma güçleri, küresel askeri ölçekte son teknoloji olmasa da, tehdit edici bazı silah sistemlerine sahiptir. Yine bu çerçevede, Suriye Hava Kuvvetleri envanterinde bulunan Mig-29 avcı uçakları ve yeniden operasyonel olduğuna ilişkin haberler bulunan Mig-25'ler ciddiye alınması gereken risk faktörlerdir.
Üçüncü olarak, Süleyman Şah Türbesi'nin korunması amacıyla düzenlenecek olası bir operasyonda Kara Kuvvetleri envanterindeki taarruz helikopterlerinin kullanılması halinde, IŞID militanları ve PKK'ya yakın grupların elinde olması muhtemel "personel tarafından kullanılan hava savunma sistemlerinin" (MANPADS- man-portable air defense system) alçak irtifalarda ve özellikle helikopterler karşısında etkili olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Ankara’nın karşılaşabileceği riskler...
Tüm bu sayılan faktörlere ek olarak, Ankara'nın karşılaşabileceği en önemli riskin herhangi bir nedenden ötürü düşen bir hava unsurundan (uçak ya da helikopter) kurtulan pilot ya da pilotlara düşmandan önce ulaşılması ve ülkeye döndürülmesi olduğu görülmektedir. Böyle bir risk mutlaka hava savunma sistemleri ile ilintili de değildir. Örneğin 2011 Libya Operasyonu sırasında bir F-15 pilotu arıza dolayısıyla düşen uçağını terk etmek zorunda kalmış ve muharebe arama&kurtarma birlikleri tarafından kurtarılmıştır.
Son olarak rapor bahse konu türbe ve karakolun Türk toprağı olması nedeniyle, NATO'nun rolü üzerine bir değerlendirme de yapmaktadır. Uluslararası Hukuk çerçevesinde Türk toprağı statüsünün NATO savunma garantileri için yeterli olduğunu mütalaa eden rapor; Kuzey Atlantik İttifakı'nın "gelişen tehditler" algısına referansla, bahse konu tehdidin bir asimetrik unsurdan kaynaklanmasının NATO savunma garantileri açısından bir engel teşkil etmeyeceğini savunmaktadır.
Güncelleme Tarihi: 07 Ekim 2014, 08:50