Sahip olduğumuz olumlu olanaklara rağmen, maalesef şimdiye dek seçimle işbaşına getirdiğimiz kişilerin, sorunların çözümünde ve ülkemizin refaha kavuşması için gerekeni yaptığı kabul edilemez.
Aksine seçimle yetkili makamlara gelenler, adeta sorumlulukları altındaki kuruluşların olanaklarını istedikleri şekilde kullanmak yetkisini elde ettiklerini düşünerek hareket ederler.
Bu hatalı yönetim anlayışı nedeniyle, partizanlığı, popülizmi ön planda tutarak hareket ederler.
Doğruyu belirtmek gerekirse, ülkemizdeki bozuk düzenden, partizanlık ve popülizmden, seçilmişler kadar oy kullanan vatandaşlar da sorumludur.
Çünkü seçimlerde vatandaşlar genellikle oy kullanırken, başarılı olabilecek ve iyi donanımlı kişiler yerine, adaylar ile olan yakınlığı ve adayların seçildikten sonra sağlayabileceği yararları ön planda tutar.
Halkın bu kötü alışkanlığına bağlı olarak, seçilmişler de hizmet yerine, popülizmle, partizanlıkla, düzenlenen etkinliklere katılarak, kişilerin gönlünü kazanmaya çalışarak, oy kazanmayı tercih ederler.
Son günlerde birçok kişi ülkemizdeki istikrarsızlığın bozuk düzenin ve sıkıntıların sık sık hükümet değişikliğinden ve dolayısı ile parlamenter sistemden kaynaklandığı görüşünü ileri sürmektedir.
Mevcut sistem nedeniyle geçmişten günümüze kurulan hükümetlerin çok kısa ömürlü olması, uzun süreli program ve planların uygulanamaması bakımından sakıncalıdır.
Çünkü hükümetlerin sürekli değişmesi ile yöneticiler de değiştiği için, devlet kuruluşlarının faaliyetleri aksamakta ve verimliliği düşmektedir.
Ancak, kişisel görüşüme göre sadece parlamenter sistemden Başkanlık Sistemine geçilmesi ile sorunlardan, partizanlık ve popülizm alışkanlığından kurtulmamız, yine mümkün olmayacak.
Çünkü yürürlükteki mevzuat nedeniyle, seçilmişlerden hesap sorulması imkansız denecek kadar zordur. Bu nedenle seçilmişler, kendilerinden hesap sorulabilmesinin imkansız sayılacak kadar zor olmasının rahatlığı içinde ve korkusuzca hareket etme olanağına sahiptir.
Bunun sonucu olarak da ülkemiz, başarılı yönetilmez ve vatandaşlar da sorunların sarmalında perişan olur.
Bu nedenle, devleti zarara uğratma, popülizm ve partizanlığın anayasal ve yasal düzenlemeler ile caydırılması gerekir. Böylece seçilmişlerin kendilerinden hesap sorulabileceğinin bilinde olması sorumlu davranması sağlanmalı.
Bu çerçevede:
Sorumlulukları altındaki olanakları, oy avcılığında pazarlık aracı olarak kullanan;
Yetki ve sorumluluklarını ihmal ederek ve/veya kötüye kullanarak ülkeye zarar veren;
Yürürlükteki yasalara aykırı, keyfi ve ideolojik saplantılarına göre hareket eden;
Tüm seçilmişler hakkında, vatandaşların suç duyurusunda bulunması durumunda, hiçbir koşula bağlanmadan başsavcılığın dava dosyalayabilmesinin önü açılmalı.
Böyle yapılması durumunda, en yukarıdan aşağıya, tüm seçimle yetkili makamlara gelenler, kendilerinden hesap sorulabileceğinin bilincinde ve sorumlu davranmak zorunda kalacak. Sonuçta ülke iyi yönetilecek, sorunlar çözümlenecek ve vatandaşlar rahatlatılacak.
Kısaca ülkemizin düzlüğe çıkması isteniyorsa; her şeyden önce devlet suçlarına, partizanlığa ve popülizme karşı kolayca dava dosyalanması sağlanmalı.
Gerçekte herkesin herkesi tanıdığı küçük bir ülkede, seçimle işbaşına getirilen Bakanların, eşe dosta ve partililere karşı, ayrıcalıklı karar vermemesi de kolay değildir.