Bir yandan yeni tarım arazileri açmak amacı ile ormanların katledilmesi, öte yandan aşırı derecede fosil yakıtları kullanılması, havada karbondioksit, metan, nitrojen oksit gibi sera gazlarının artmasına ve doğal yapısının değişmesine sebep oluyor.
Sonuçta küresel ısınma dediğimiz, dünyamızın yüzeyindeki sıcaklıkta bir artış ve buna bağlı olarak da iklim bozukluğu meydana gelmiştir.
1983 yılından itibaren yapılan ölçümler, küresel ısınmanın yadsınamayan bir gerçek olduğunu kanıtlamıştır. Son yıllarda kutuplarda, Himalaya’da ve İzlanda adasındaki buzullarda görülen hızlı erime, küresel ısınma ve iklim bozukluğu gerçeğini tartışmasız ortaya koymaktadır. Bu yıl kutuplardaki ısının 30 derece santigrat gibi hiç beklenmeyen düzeyde artması, artık küresel iklim bozulmasının uluslararası düzeyde ve acilen ele alınmasını gerektirir.
Uluslararası İklim Değişikliği Panelinin en son açıklanan raporunda, iklim değişikliğinin tahminlerin üzerinde seyrettiği ve bu yüzyıl içinde yüzeysel ısınmanın 6 derece artabileceği ileri sürülmektedir.
Küresel ısınma ve bunun doğal sonucu olan iklim değişikliği, dünyadaki tüm canlılar için ciddi sorunlara sebep oluyor. World Watch’a göre; küresel ısınma nedeniyle,1980 yılından bugüne yaşanan 12 bin adet hava kaynaklı afet esnasında, 618,200 kişi hayatını kaybetmiş ve 1,3 trilyon dolar maddi kayıp olmuştur. WHO Asya Pasifik Bölge Danışmanı Ogawa’ya göre; ise yaşanan dönemde, her yıl 10 bin kişi iklim değişikliğinin yol açtığı çeşitli nedenlere bağlı olarak hayatını yitirmektedir.
İnsan ve diğer hayvanların vücut ısılarında meydana gelecek iki veya daha fazla sıcaklık artışlarının zararlı etkileri olabileceği gibi, bir canlı varlık olduğu kabul edilen dünyamızın doğal sıcaklığındaki artış da çok ciddi sonuçlara yol açacaktır.
Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin durdurulması yönünde ciddi önlemler alınmaması halinde, sıcaklığın artmasına paralel olarak; buzulların erimesi hızlanacak, deniz seviyesi yükselecek, sıcak dalgaları, kuraklık, kavurucu sıcaklar, çölleşme, ürün rekoltesinde düşüş, hava kirliliği, yangın, su baskınları artacak; alçak deniz kıyıları su altında kalacak ve fırtına gibi doğal afetler daha sık ortaya çıkacak. Parazit ve virüs salgınları ortaya çıkacak.
Buzulların erimesi, denizlerdeki akıntıların da yönünü etkileyeceğinden, bazı yerlerin iklimlerinde büyük değişiklikler olacak.
Genel kanı, halen ılıman ve yağışlı olan bölgelerin daha fazla yağış alacağı ve sıcaklığın da artması sonucu, tarımsal üretimde rekolte artışı olacağı yönündedir. Ancak tarımsal rekoltedeki artışa karşılık, bu yerlerde su baskını ve fırtına gibi doğal afetler de çok daha sık ortaya çıkacak.
Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin olumsuz etkileri, bölgemizde ve ülkemizde daha ağır bir şekilde hissedilecek. BM Çevre Programının bölgesel faaliyet merkezi Mavi Plan tarafından 21 Akdeniz ülkesinden 300 uzmanın katılımı ile hazırlanan rapora göre; Akdeniz ülkeleri bu olumsuz gelişimi durdurmak için köklü değişiklikler ve işbirliği yapmazlarsa, 2025 yılına kadar çok büyük çevre sorunları ile karşılaşacaklar.
Akdeniz bölgesindeki ülkelerin 2000’de 428 milyon olan nüfusunun 2025’te 523 milyona çıkacağı tahmin edilir. Enerji kullanımında değişikliğe gidilmemesi halinde, bu nüfus artışına paralel olarak önümüzdeki yıllarda fosil yakıtı kullanımı iki kat artacak. Böylece atmosfere verilmekte olan sera gazları miktarı ve küresel ısınma da artacağı için iklim değişikliği şiddeti, Avrupa’ya göre iki kat daha hızlı olacak.
Küresel ısınmanın en az, % 90’ının nedeni, insan faaliyetlerinden kaynaklanır. Bu nedenle bu olumsuz gelişmenin durdurulması insanlara bağlıdır. Bunun için, öncelikle doğal geri emme vasıtası olan bitki örtüsü artırılmalı ve sera gazları salınımında önemli kısıtlamalara gidilmeli.
Dünyadaki yaşam için en büyük tehlike
- 11 Ekim 2020, 10:12
- 57
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi