Yüce meclisi seyrediyoruz…
   Muhalefet milletvekilleri kürsüye çıkıp hükümeti eleştiriyor; hükümete mensup bakanlardan biri de cevap veriyor…
   Salon her zamanki gibi boş…
   Bir kişi konuşuyor, 2 ya da 3 kişi dinliyor…
   Devletin televizyonu da bunu naklen yayınlıyor…
   Bunu gören vatandaşların siyasete olan güveni daha da sarsılıyor…
   Ama bugün konumuz siyasete olan güvensizlik değildir…
   Dünya Çevre Günü münasebetiyle konuşulanlar ve yapılanlar önemlidir…
   Muhalefet milletvekili eksoz emisyonundan başlayıp, Teknecik santralinin zehirlemesine kadar gidiyor…
   Çok önemli bir konu…
   Ama salonda kendi partisine mensup vekiller de yok…
   Milletvekili “trafikte seyreden araçların belki de yarısının eksoz ölçümü yapılmamıştır” diyor…
   Aslında yarısı değil, tamamına yakını ölçümsüzdür…
   Devletin kullandığı arabalara bakarsanız durumun ne vaziyette olduğunu anlarsınız…
   Siyah dumanlar çıkaran kamu araçları yolsa seyrediyorsa; vatandaş bu kötü örneği dikkate alarak, eksoz ölçümüne gitmiyor…
   Bir başka önemli sorun Teknecik santralidir…
   Son 20 yıldan beri bu santrale filtre takılmasını konuşuyorlar…
   Ama iktidara geldikleri zaman ‘maddi olanaksızlıkları’ öne sürerek, Teknecik santraline filtre takmıyorlar…
   Üretimin kalitesini de iyileştirmiyorlar…
   En kötü yakıtı kullanarak üretime devam ediyorlar…
   Ne var ki; çevre örgütleri de artık bu durumu önemsemiyor…
   Yollar, ovalar, ormanlık araziler, sahil kenarları çöplerle kaplandığı halde bunu önemseyen yok…
   Haspolat’ta araç lastikleri yakılarak fabrika çalıştırılıyor…
   Ülkenin birçok bölgesi zehir altında kaldığı halde devletin ilgili birimleri bunları görmezden geliyor…
   Çevreden sorumlu bakan ise; çocuklara çevre bilincini aşılamak için kitap hazırlandığını ve okullara dağıtıldığını söylüyor…
   Çevreyi kirleten çocuklar değildir…
   Elbette çocukların eğitilmesi, ileriye dönük yaşam biçimine katkı sağlar…
   Ne var ki; ovaları, dağları, ormanları, sahilleri kirleten büyüklerdir…
   Lağım sularını denize akıtan belediyelerdir…
   Taş ocaklarının tahribatına karşı önlem alamayan devlettir…
   Sokak ortasına dökülen çöpleri döken insanlardır…
   Çöp dökenlere ağır ceza kesemeyen devletin kendisidir…
   Aslında diğer tüm sorunlarda olduğu gibi, çevre konusunda ülkeyi bu hale getiren gerekli yasaları çıkarmayan ‘yüce meclisin’ sorumsuzluğudur…
   Boş salona konuşarak çevre rezaletini ortadan kaldıramayacağımızı herkes biliyor…
   Buna karşın ‘yalan dünyada’ yaşamaya devam ediliyor…