banner564

Dünü ve Ecevit’i hatırlamak

20 Temmuz nedeni ile Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Sayın Kiryakos Miçotakis adamızın Kuzey ve Güneyini ziyaret etti. Bu ziyaretler sonrası, gerek yerel basında gerekse Türkiye basınında, Yunanistan’ın adada Deniz Üssü kuracağına dair endişeli haber ve yorumlar yer aldı. Peki bu endişe verici mi? Evet. Bu durumda böyle bir gelişme adayı ciddi risklere sokar mı? Evet. Öyle ise bunun geçekleşmemesi için siyasi, hukuki, diplomatik tüm girişimleri yerine getirmek gerekiyor. Ancak BM Parametrelerini elimizin tersi ile ittiğimiz bu dönemde, Güneyin ve Yunanistan’ın bağnazlarına bu niyetleri için olanak yaratılıyor. Bunun için geçmişe bakmak gerekir.
1963, 1967 ve 1974’te Kıbrıs’ın ve Yunanistan’ın, 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmak için attıkları adımlara karşı direnen, Kıbrıs Türk Toplumu ve Türkiye;  olumsuz şartlara rağmen direnirlerken;  haklılıklarını, uluslararası antlaşmaların üzerinde yükselen siyaset ve hukuka dayandırmışlardı. 1963’te ve 1964’te dönemin Türkiye Başbakanı Rahmetli Sayın İsmet İnönü, 1960 Antlaşmalarının silah zoru ile ortadan kaldırılmasına karşı direnen Kıbrıs Türk Toplumuna destek vermek için, 1963’te Lefkoşa üzerinde Türk savaş uçaklarını uçurmuştu. Bunun sonucunda Kıbrıs Türk bölgelerinin sınırlarını belirleyen Yeşil Hattın oluşması sağlanmıştı. . Ayrıca 1964’te Erenköy’e orada bulunan 500’ü aşkın üniversite öğrencisi ile Dillirgalı Kıbrıslı Türk kadın erkek ve çocukların yok edilmesi için General Karayannis ve General  Grivas yönetimindeki Yunan ve Kıbrıslı Rum saldırgan ordusunun yok etme girişimini de Türk Hava Kuvvetlerinin bombalamayı gerçekleştirmesi ile durdurmuştu. Bunları ise dönemin ABD Başkanı Sayın Lyndon B Johnson’un Sayın İsmet İnönü’ye yolladığı aşağılayıcı mektupa rağmen gerçekleştirmişti. 1967’de ise yine General Grivas yönetiminde, 10 bin Yunan askeri ve yerel askeri birliklerle birlikte, Yunanistan’daki faşist cuntanın ilk eylemi olan Geçitkale ve Boğaziçi saldırıları da olmuştu. Bu kez, Türkiye  Başbakanı, Rahmetli  Sayın Süleyman Demirel idi. Onun yönetiminde  Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Kuruluş Antlaşmalarına dayanarak, Garantör ülke olarak, askeri müdahale kararlığı ve girişimini yapmış ve bu saldırganlık da durdurulmuştu. Bunun sonucunda 10 bin Yunan askeri ve  General Grivas, adadan ayrılmış ve  Türk bölgelerine uygulanan  ambargolar kalkmış ve Toplumlararası Görüşmeler başlamıştı. 
15 Temmuz 1974’te, yine Yunan  Cuntası desteğinde, EOKA B ve Nikos Samsun darbesi ile 1960’da kurulan Kıbrıs Cumhuriyetini ortadan kaldırıp,  onun yerine, Kıbrıs Elen Cumhuriyetini kuracağını ilan eden darbeci faşistlerin darbesi  üzerine, bu niyetin; 1960 Antlaşmalarına aykırı olması nedeni ile bu kez rahmetli Sayın Bülent Ecevit başkanlığındaki Türkiye Hükümeti, 20 Temmuz1974’te Barış Harekatı düzenleyerek, iki bölgeli bir yeni durumun oluşmasını sağlamıştır.
Bu gerçekleştirildikten sonra, 1963 sonrası önce Geciçi, sonra  Kıbrıs Türk Yönetimi olarak gelişen  özerk yönetim, 1974 sonrası önce Otonom Türk Yönetimi ve  sonra 13 Şubat 1975’te de Kıbrıs Türk Federe Devleti olarak kendini şekilendirmiştir.  Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi Meclisinden, 13 Şubat  1975’te oy birliği ile ilan edilen ve Rahmetli Rauf Raif Denktaş’ın okuduğu Kuruluş Bildirgesi, Kıbrıs Türk Toplumunun ve Türkiye’nin uluslararası hukuka ve 1960 Abtlaşmalarına dayandığının en önemli göstergesidir. Herkes bunu internet ortamından yararlanıp okumalıdır. 
Bakın, 13 Şubat 1975 Bildirisi Federe Devlet  ilanını nereye bağlıyor? “ Kıbrıs’ın Bağımsızlığına karşı olan veya bölünmesi veya başka bir devletle birleşmesi yolundaki her girişime kesinlikle karşı koymak inanç ve kararını teyit ederek ve Kıbrıs Cumhuriyetinin bağlantısızlık statüsünün gereğine inanarak ve Adanın yabancı çıkarlarına hızmet etmesine izin vermemek kararını teyit ederek ve kendi bölgesinde gelecekte Federal Kıbrıs Cumhuriyetinin kurulmasına yol açacak düzenin, hukuk esasını yaratmak gereğini göz önünde bulundurarak ve nihahi amacın, iki bölgeli bir Federasyon çerçevesinde, Rum Toplumu ile birleşmek olduğunu teyid ederek” deyip, KTFD’ni  Oy Birliği ile ilan ettiler.  15 Kasım 1983’te ise KTFD Meclisi, yine oybirliği ile KKTC’yi; KTFD kararları ve 1977 ile  1979 Doruk Antlaşmaları temelinde, Federal Kıbrıs çözümünün tarafı yapmak için ilan edildiğini, Kuruluş Bildirgesine yazarak  ilan etti. Üstelik bu Kuruluş Bildirgesi, KKTC Anayasının esası ve  temeli oldu.
Yani  Kıbrıs’ta,  Kıbrıs Türk Toplumu ve Türkiye; 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti antlaşmasının KTT getirdiği Kurucu Eşit Toplum ve Türkiye’ye getirdiği,    adanın Toprak Bütünlüğü ile Anayasal yapısını koruma Garantörü olma zeminine ve   bunun sağladığı, uluslararası hukuk ve siyaset temeli üzerinden,  tüm zorluklara karşın, bütün bu belaları aştık. Şimdi bu temeli göz ardı ederek , BM Parametrelerini ve Garantörlüğün dayandığı uluslararası antlaşmanın esası dışında kalarak;  İki Devlet tezi ile  korkarım ki dünyanın bu karmaşık ortamında, Güneyin ve Yunanistan’ın bağnazlarına;   bu adada,  Deniz Üssü kurma dahil olmak üzere, Rahmetli Sayın Bülent Ecevit’in, bu esaslardan ayrılırsak,  Türkiye’nin,  Güneyden de Yunanistan’la komuşu olmasını getireğı  tehlike uyarısına, zemin sağlanacaktır. Esas, 1960 Antlaşmaları ve BM Parametreleridir. 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Turkish Power
Turkish Power - 4 ay Önce

Ne bm si ne absi bm ve ab dunyanin neresinde adil oldu bm de 5 li cete ab de irkci hristiyan beyaz zuppesi zihniyet 1960 parametrelerini ab ye tam uye olmus rum ipliyor mu 65 yil gecmis hala gecmisin mazisindesin

banner471

banner474