Türkiye Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan ülkede yeni bir yönetim sistemine geçişi sağlayacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini erkene alarak, 24 Haziran 2018 tarihinde yapılacağı açıklaması piyasalarda siyasi istikrarı sağlayacağı düşüncesiyle olumlu karşılandı. MHP başkanı Sn. Devlet Bahçeli ise twitter hesabından yaptığı açıklama ile partisinin erken seçimlerdeki Cumhurbaşkanı adayının Sn. Recep Tayyip Erdoğan olduğunu açıkladı. Yüksek seçim kurulunun, 7 Haziran 2015 tarihinde açıkladığı kesin sonuçların oy dağılımına göre AK parti % 40,66 ve MHP % 16,45 oy oranı ile toplamda % 57,11’lik bir meclis aritmetiğine sahip pozisyonda bulunuyor. Dolayısıyla, iki büyük partinin gösterdiği ortak aday hiç şüphesiz ki, haziran seçimlerinin en güçlü Cumhurbaşkanı adayı konumunda görünüyor. Böylelikle seçim belirsizliğinin aşılması sonrasında yerel ve yabancı ekonomistler erken seçim sonuçlarının piyasalarda olumlu karşılandığını açıklarken, seçim sonrasında siyasi istikrarda güçlenme olacağı ve mali reformların yapılacağı öngörüleri gündemde yerini alıyor.
Diğer bir yandan, kur istikrarının sağlanması için yerel ve yabancı ekonomistler sadece siyasi istikrarın yeterli olmadığı konusunda birleşiyor. Zira, siyasi istikrara ek olarak mali politikaların ve reformların da güçlenmesi önem arz ediyor. Bu bağlamda 25 Nisan’da Merkez Bankası para politikası kararının bu hususta önemli rol oynayacağı dile getiriliyor. Keza, kurdaki ateşin sönmesi ve enflasyonun dizginlenmesi amacı ile faiz artırımları gereksinimi önemli bir enstrüman olarak yerli ve yabancı herkesin beklentisi haline dönüşmüş durumda. Ancak böyle bir hamle kısa vadede olumlu etkiler yaratacak olsa da, jeopolitik risklerin artması, ödemeler dengesinin bozulması, petrol fiyatlarındaki artış, hisse senetleri ve devlet içi borçlanma senetlerindeki yabancı yatırımların sene başından itibaren 10,3 Milyar USD azalması, global faizlerin artış trendine girmesi, global para politikasının sıkılaştırılması ve benzeri iç ve dış etkenler kurlar üzerinde baskı yaratmaya devam edecektir. 2018 yılında da devalüe olmaya hala devam eden Türk lirası yılbaşından itibaren en fazla değer kaybını % 14,76 ile sterlin para biriminde yaşamıştır. Bu kayıp oranını sırasıyla % 12,10 oranıyla gram altın, % 11,18 oranıyla EURO ve % 7,57 oranıyla USD takip etmiştir. TC Merkez Bankası Nisan ayı beklenti anketinde doların 2018 yıl sonu tahmini artarak 4,22 TL’ye yükseldi ve vadeli kurlar 4,33 TL’den fiyatlanmaya başladı.
Türk lirası son yıllarda bu kadar hızlı değer kaybetmeye devam ederken, 2018 finansal yılında 4 ay içerisinde döviz getirileri yıllık TL faizleri gelirlerinin üzerine çıkmıştır. Haliyle TL mevduat faizleri gerek enflasyonu, gerekse dövizden doğan zararı karşılayamamaktadır. Bu durumda, farklı yatırım araçlarının kullanılması reel kazanç sağlanmasını ve kur krizinden korunulması sağlayacaktır. Ülkemiz konjonktüründe koruyucu ve kar sağlayıcı başlıca yatırımlar aşağıda şöyle listelenebilir;
1. Bankalardan alınabilecek borsada işlem gören gram altın alımı.
2. Üç Temel Para birimi olan döviz cinsinden (GBP, USD, EURO) mevduat veya tahvil alımı
3. Opsiyon ve Forward gibi türev ürün enstrümanlarına yatırım
4. Gayrimenkul Alımı ( Ev, ofis, dükkan vs). Gerekirse TL cinsinden borçlanarak.
5. Türk mallarına dayalı tüketim (Eşya, giyim, yemek vs.)
Ev değerleri ve kiralar döviz bazlı olduğundan dolayı kiralar ve emlak satışları mal sahibine döviz nakit akışı sağlayacaktır. Orta ve uzun vadede Türk lirası gelirinizi çeşitlendirecek ve krize karşı bir koruma enstrümanınız olurken, ayrıca karlılık artacaktır. Aşağıdaki risk piramidinde yatırımların risk seviyesi görülmektedir. Bu bağlamda altın hesabı, döviz mevduatı düşük risk seviyesinde yer alırken, emlak yatırımları orta düzey riske tekabül etmektedir. Opsiyon, futures, forward ve benzeri türev işlemlerde ise risk seviyesi her ne kadar yükselse de, kur riskinden korunma (hedging) amaçlı da kullanılabilir. Herkese iyi haftalar ve sağlıklı yatırımlar dilerim.