banner564

Doğruları konuşalım

  Rum lideri Nikos Anastasiadis’in, Politis gazetesinde yayımlanan makalesinde verdiği mesajlar oldukça önemlidir...
  Anastasiadis; 2016’nın çözüm yılı olabileceğini belirtirken, konjonktürün uygun olduğuna dikkat çekti...
  Bunu ifade ederken, yazının içeriğinde gerekçelerini de açıkladı...
  Türkiye’nin AB ile üyelik müzakereleri ve doğal gaz meselesi!..
  Önce üyelik konusundan başlayalım...
  Avrupa Konseyi, geçtiğimiz yılın son ayında, Türkiye ile müzakerelerde 17’nci başlığın açılacağını bildirdi...
  Bunun ardından Türk vatandaşları için serbest dolaşımın Ekim 2016’da başlayabileceğini açıkladı...
  Belli ki; bu adımların atılması öncesinde bir yerlerden, Kıbrıs konusunda bazı güvenceler alındı...
  Rum liderinin “konjonktür uygundur” demesinin temelinde Türkiye-AB ilişkileri vardır...
  Kıbrıs sorununun bu yılın ilk yarısında ‘bir şekilde’ çözülmesi halinde, Türk vatandaşlarına Ekim ayından itibaren vizesiz seyahat hakkı verilir mi, verilmez mi bunu yaşayarak göreceğiz...
  Bir zamanlar, KKTC vatandaşları da kendi pasaportları ile İngiltere’ye seyahat edebiliyordu...
  Ne var ki; hava alanından geri dönenler de oluyordu...
  Muhaceret memurunun ‘vizesiz giden herkesi ülkeye kabul etme’ mecburiyeti yoktur...
  İkincisi; vizenin kaldırılması başka bir şey, AB’ye tam üyelik başka bir şeydir...
  Bugün vizeyi kaldıranların, yarın yeniden vize koymayacaklarına dair bir garanti de yoktur...

Gaz meselesi
  Türkiye ile yapılan bir diğer pazarlık konusu ise Kıbrıs ve İsrail gazının Avrupa’ya sevkiyatıyla ilgilidir...
  Makul ve uygun olan yol gazın Türkiye üzerinden sevk edilmesidir...
 Arabulucu ülkeler, Kıbrıs sorunun çözülmesi halinde, Rum liderliğinin bu konuda ikna edilebileceğini söylüyorlar...
  Türkiye’yi bu konuda umutlandırıyorlar...
  Ne var ki; daha iki ay önce Mısır-Yunanistan ve Güney Kıbrıs arasında varılan bir uzlaşı vardır...
  Buna göre, Güney Kıbrıs ve Mısır gazının sıvılaştırılmış bir düzenleme ile Yunanistan üzerinden sevkedilmesi öngörülüyor...
  Bu çok pahalı bir yöntem olmakla birlikte, stratejik önemi olduğu için ana görevin Yunanistan’a verilmesini kararlaştırdıkları zaman AB’den herhangi bir tepkinin gelmemesi dikkat çekicidir...
  Yine Avrupa Parlamentosu’nda görev yapan Rum milletvekillerinin, zaman zaman çekinmeden ortaya koydukları görüşlerin altını çizmek gerekiyor...
  Onlara göre Türkiye hiçbir zaman AB’ye ‘tam üye’ olamaz...
  Kıbrıs’ın tamamını Rumlara ve Yunanistan’a hediye etsek de olamaz...
  İnsan hakları, Kürt sorunu, demokrasi, basın özgürlüğü, yargı gibi konularda Türkiye’nin sıkıntılı bir ülke olduğunu söylüyor “Önünde çok uzun yıllar vardır” diyorlar...
  Bu çok dikkat çekici bir durumdur...
  Türkiye ve KKTC’nin ‘tüm gerçekleri değerlendirerek’ adım atması şarttır...
  Sırtımızı okşayarak, Kıbrıs konusunda bir daha telafisi mümkün olmayan hatalar yapılmamalıdır...
  Çünkü; Kıbrıs stratejik açıdan Türkiye için vazgeçilmezdir...
  Kıbrıslı Türklerin yarım asırlık mücadelesinin sonucunda sağlanan özgürlük ortamını tehlikeye atmak da akıl işi değildir...

Ne yapılmalı?..
  Peki Kıbrıs bölünmüş mü kalsın?..
  Kalmasını istemiyoruz...
  İki toplumun düşmanlık duyguları içinde yaşamasını da istemiyoruz...
  Silahlanmaya harcanan paranın ekonomiye harcanmasıyla insanların daha mutlu olabileceklerini söylüyoruz...
  Ancak; bunu tek yanlı adımlarla başaramayız...
  Bugün oldu hala ‘Güven Yaratıcı Önlemler’den bir tanesi dahi yürürlüğe girmedi...
  Peki neden?..
  Bizim taraf ne söylüyorsa, karşı tarafın anında kendine göre savunma yapıyor da ondan... 
  GSM konusunda birleşme yapalım?..
  “Olmaz, yasalarımız engeldir” diyorlar...
  Araç sigortalarını birleştirelim?..
  “O da olmaz yasal devletin kendi şirketleri bu işi yapmalı?.. Sahte devletin sigorta şirketleriyle işbirliği yapamayız” diyorlar...
  Öyleyse iki toplum arasında güven nasıl sağlanacak?..
  Beş-on kişinin meyhane buluşmalarıyla mı?..
  Hiç kimse bugünkü duruşlarıyla Rumların bizimle birlikte yaşamaya hazır olduğunu düşünmesin...
  Ezici bir çoğunluk buna hazır değildir...
  Rum muhaceret memuruna kimlik kartını uzattığınızda yüzünüze dahi bakmıyorsa, içinden geçenleri anlamakta zorlanmazsınız...
  Sistem; 7’den 70’e tümünü bizlere düşman etti...
  Arada bir bunun dışına çıkanlar olabilir...
  Ama onlar azınlıktadır...
  Kendi kendimizi aldatmayalım...
  Halkımızı ateşe atacak maceraların peşinde koşmayalım...
  Cumhurbaşkanı Akıncı, Kıbrıslı Türklerin Türkiye’nin garantisinden vazgeçmek istemediklerini söylediği için bir anda top atışına tutuldu...
  Kamuoyu araştırmasında o’na güvenenler yüzde 10’u aşmadı...
  Akıncı gibi bir barış elçisine güvenmiyorlarsa; Eroğlu, Denktaş, Ertuğruloğlu, Töre gibi on binlerce insana nasıl güvenecekler?..
  Bizimkilerle nasıl işbirliği yapacaklar?..
  Gaz meselesi diyerek halkımızı ve Türkiye’yi gaza getirmek doğru değildir...
  Rumların samimiyetini ölçmek için hemen şimdi ‘Güven Yaratıcı Önlemler’ konusunda adım atılmalıdır...
  Ortak Eğitim Komitesi kurulacaktı...
  Nerede bu komite?..
  Kurulabilir mi?..
  Rum liderliği bu konuda adım atabilir mi?..
  Kilise ne der?..
  Atina ne der?..
  Allah aşkına...
  Allah aşkına...
YORUM EKLE

banner471

banner473