Kıbrıslı Rumların ezici bir çoğunluğu, en az yüzde 99’u, Kıbrıslı Türkleri ‘eşit vatandaş’ olarak görmüyor...
Bunun nedeni, Başpiskopos Makarios ve EOKA teshiş örgütünün kurucusu General Grivas döneminden beri Rum halkına ‘Türk düşmanlığının’ aşılanmasıdır...
Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduğu zaman, çok genç yaşta Çalışma Bakanı olan, 2000’li yıllarda Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı seçilen Tassos Papadopulos’un, Rum halkına yaydığı mesaj da şöyleydi:
“En iyi Türk ölü Türk...”
Bunlar gerçeklerdir...
Ve bu gerçekleri gündeme getirmemizin ana nedeni, iki toplum arasına kin ve düşmanlık tohumu ekmek değildir...
Amaç; gerçeklerin unutulmaması ve olası bir anlaşma halinde ‘güvenliğimizin’ sağlam temeller üzerine oturtulmasıdır...
Hiç kimsenin, Kıbrıslı Türkleri yok edemeyeceği, yok etmeye kalkıştığı anda buna en sert karşılığın verilebileceği bir anlaşma istiyoruz...
Kıbrıslı Rumların yüzzde 99’u, Kıbrıslı Türkleri ‘eşit vatandaş’ görmemekle birlikte, dışa karşı bunun tam tersini göstermede oldukça başarılıdır...
Kim ne derse desin, propaganda konusunda üstlerine yoktur...
Sokak isimlerini değişmediler
Kuzey Kıbrıs’ta 1974 sonrası, sokak isimlerinin büyük bir kısmı değişti...
Köylerin isimleri de değiştirildi...
Rumlardan kalan tarihi eserlerin bakımı yapılmadı...
Mezarlıkların yerle bir olmasına göz yumuldu...
Ama Rumlar öyle yapmadı...
Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği’nden para alarak camilerimizi ‘çok geç de olsa’ yenilediler...
Köy ve sokak isimlerini değiştirmediler...
Bugün Larnaka’ya veya Limasol’a giderseniz, eski Türk bölgelerinde sokak isimlerinin değişmediğini görürsünüz...
Öyleyse KKTC’yi yönetenlerin, Rumlardan kalan tarihi eserlere, kiliselere ve mezarlıklara neden sahip çıkmadıklarını sorgulamak gerekiyor...
Bakımsız bırakılan kiliseler, manastırlar ve mezarlıkların fotoğraflarını çekerek, uluslararası alanda Türkiye aleyhtarı propaganda yapmalarına neden olan aslında kuzeydeki ciddiyetsizlik ve siyasetteki beceriksizliklerdir...
Siyaset yapmasını bilseydik, 40 yıldan bu yana kiliselerin, asırlık manastırların ve mezarlıkların harabeye dönüşmesine izin vermezdik...
Onları tamir eder, bakım ve onarımlarını yaparak, Rumların yaptığı gibi uluslararası alanda göğsümüzü gere gere gösterebilirdik...
Unutmayalım ki; propaganda çok önemli ve etkili bir sanattır...
Bunu becerebilen dostluklar kazanıyor, her alanda destek bulabiliyor...
Beceremeyenler ise ‘iyi sözlerle’ anılmıyor...