banner564

Değişmesi gereken çağ dışı kafalardır

 Rum lideri Nikos Anastasiadis; geçtiğimiz yıl yine bir Sonbahar gününde, yurt dışından gelen Rum örgütlerinin yöneticilerine hitaben konuşma yapmış ve ana hedefini 3 başlık altında toplamıştı:
 1-Türk işgalini (!) sonlandırmak...
 2- Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğini tüm adaya yaymak...
 3- Çağ dışı garantileri ortadan kaldırmak...
 Önce birinci maddeyi ele alalım ve bunu tarafsız gözle yorumlayalım...
 Bize göre ‘kurtarıcı’ olan Türk askerini, Rum liderliği ‘işgalci’ olarak gösteriyor...
 Uluslararası alanda destek bulduklarını kabul edelim...
  Bundan 12 yıl önce, Annan Planı’nı kabul etmiş olsalardı, onlara göre ‘işgalci’ olan Türk askeri bugün adada olmayacaktı...
  Öyleyse neden “hayır” diyerek, bu işgali sonlandırmadılar?..
  İşgalin 12 yıl daha devam etmesine neden onay verdiler?..
  İkinci maddeye geçelim...
  Kıbrıs Cumhuriyeti 1960’da egemen değil miydi?..
  Adanın her tarafında geçerli değilmiydi bu egemenlik?..
  Peki; 3 yıl gibi kısa bir süre içinde bu egemenlik anlayışını ‘tek yanlı’ yorumlamaya başlayan ve devletin 2 kurucusundan biri olan Kıbrıslı Türkleri silah zoruyla yönetimden dışlayan kimdi?..
  Binlerce insanımızı evinden, işinden eden, yüzlerce insanımızın canına kıyan kimdi?..
  Daha sonra Anayasayı tek yanlı değiştiren, Meclis’ten ‘Enosis’ kararı geçiren Rum terör örgütü EOKA değil miydi?..

Sadece adı değişti
 
  1963’ten bugüne tam 53 yıl geçti...
  EOKA’nın yerini ELAM aldı...
  ENOSİS hedefi değişmedi...
  Çağ dışı olan bu zihniyet midir, yoksa bu zihniyetin yol açtığı tehlikelere karşı bizleri koruyan, halkımızın tek güvencesi olan Garantiler mi?..
  Rum liderliğinin, bu noktada ırkçı düşünceleri bir kenara bırakıp, soruna bir de bizim açımızdan bakması gerekmiyor mu?..
  Bakınız, Kıbrıs’ın kuzeyinde ‘çağa ayak uyduran’ yeni bir lider var...
  Ve bu lider ‘her iki toplumun da endişelerini dikkate alan’ bir güvenlik sistemine geçişi destekliyor...
  Kıbrıslı Türkler ve Türkiye açısından büyük önem taşıyan Garanti ve İttifak Anlaşması’nı tartışmayı kabul ediyor...
  Kıbrıslı Türklerin ezici bir çoğunluğunun Türkiye’nin garantisinden vazgeçmek istemediğini anlatıyor ve farklı yöntemler öneriyor...
  Daha açıkçası AB’nin veya BM’nin garantörlüğüne güvenmediğini söylüyor...
  Öyleyse; Rum liderliğinin de, Kıbrıslı Türklerin endişelerini anlaması gerekmiyor mu?..

İki tarafın farkı anlaşılmalı
 
  Kıbrıs sorununun çözümünü isteyen dış güçler de iki liderin düşüncelerini sağlıklı bir şekilde değerlendirmeli ve uzlaşmazlığın gerçek nedenini artık anlamak zorundadır...
  Taraflardan biri “Tamam kardeşim size de hak veriyoruz ve Türkiye’nin halen tüm adayı kapsayan garantörlüğünü, sadece kuzeyi kapsayacak şekilde düzenlemeye hazırız” diyor...
  Ama ötekisi “Yok kardeşim Kıbrıslı Türkler istiyor diye Türkiye’nin herhangi bir şekilde garantör ülke olarak kalmasını istemiyoruz” diyerek, uzlaşıya yaklaşmıyor...
  Kıbrıslı Türklerin haklı endişelerini dikkate almıyor...
  Kıbrıslı Türk liderin söylediklerini kaale almıyor “Onun söyledikleri beni ilgilendirmiyor” diyor...
  Gözümüzün içine bakarak “Ya bana teslim olacak, her şartıma boyun eğeceksiniz; ya da çözüm olmayacak” demeye getiriyor...
  Bizleri de Türkiye’yi de tamamen çaresiz görüyor...
  Ama yanılıyor...
  Terör örgütlerinin ne tür felaketlere yol açtıklarını bizler görebiliyoruz...
  Ancak Rum siyasi liderliği hala çağ dışı düşüncelerle siyaset yapmaya ve terör örgütlerine kucak açmaya devam ediyor...
  Müzakere masasından kalkıp, EOKA’cılar için düzenlenen anma törenine katılarak ‘Türk işgalini’ sonlandırma mücadelesinden söz ediyor...
  Gelelim sonuca...
  Türk ‘işgalinin’, EOKA terörünün bir sonucu olduğunu kendi halkına, özellikle de gençlerine anlatmadıkları sürece, tünelin ucunda ışık aramak, boşa zaman harcamaktır...
  Garantileri terk etmek ise Kıbrıslı Türklerin intiharı demektir...
  Halbuki; bizim isteğimiz bu güzel adada barış ve huzur içinde yaşamaktır...
  Bunun yegane teminatı ise Türkiye’nin garantörlüğüdür...
YORUM EKLE

banner608

banner473