Ayni coğrafyada, üstelik küçük bir adada yaşayan Türklerle Rumların, barış ve işbirliği içinde yaşamasını istemek, aklı başında olan kimsenin karşı çıkmadığı güzel bir idealdir.
Yalnız iki halkın barış içinde yaşamasını isteyen kişi, kuruluş ve devletler; gerçekçi, art niyetsiz, dürüst, iyi niyetli ve samimi olmalı. Her koşulda Rumlardan yana olmamalı.
Geçmişten günümüze saldırgan tarafın Rumlar olduğu, olaylarda zarara uğratılan, mağdur edilen tarafın da Türkler olduğu inkar edilemez.
Buna rağmen Türk halkı Rumlara karşı kindar olmayıp, eylem ve söylemleri ile hakaret etmemekte, zarar vermeye çalışmamakta, düşmanca davranmamaktadır.
Komşu ülkelerde savaş nedeniyle yüzbinlerce can kayıplarına uğramasına, milyonlarca kişinin göç etmek zorunda kalmasına, Akdeniz’in göçmen mezarlığı durumuna getirilmesine karşın, Türk ordusu sayesinde Kıbrıs’ta 1974’den beri barış hüküm sürmektedir.
Halen adada herhangi bir çatışma bulunmadığına göre, gereksinim duyulan barış olmayıp, Rumların Türklere barışmasıdır .Bunun sağlanabilmesinin koşulları da, Rumların adaya tek yanlı sahip olmaktan vazgeçmesi ve Kıbrıs’ta her iki halkın da eşit koşullarda yaşama hakkına sahip olduğunu kavramasıdır.
Ancak Rum tarafı her şeye rağmen, hala daha adanın tümünü ele geçirmek idealinden vazgeçmedi. Yaşamımızı zorlaştırıcı zarar verici tek yanlı eylemleri sürdürmekte, bizi aşağılamaya devam etmekte, nerdeyse nefes almamızı engellemeye çalışmaktadır.
Bu nedenle çözüm için önce Rumlar, bize zarar verici düşmanca faaliyetlerden vazgeçmeli. Bizi üzecek, kıracak, söylem ve eylemleri terk etmeli.
Barış inisiyatifi başlatanlar, barıştan yana olduğunu ileri sürenler öncelikle; mevcut gerçekleri dikkate almalı . Acaba karşı tarafı yalan propagandalarla kötüleyen, dünyadan tecrit eden ambargolarla çökertmek çabasında olan, sahte diyerek aşağılayıp hakaret eden, silahlanmayı sürdüren, yabancı ülkeler ile askeri anlaşmalar yapan, yeni nesli karşı tarafa düşman olarak yetiştiren, denizlerdeki hidrokarbon kaynaklarından tek yanlı yararlanmaya çalışan, eşit ortaklığa razı olmayan, insani konularda bile işbirliğinden kaçınan, adanın tümünü ele geçirmek idealini terk etmeyen hangi taraf olduğunu dikkate almalı.
Hele sözde ilerici-solcuların İki tarafı da suçlu göstermeleri, ayni kefeye koymaları, yanlış ve hakça olmaması bir yana barışa da hizmet etmemektedir.
Geçenlerde Rum polisinin, Rum yönetimine yamalanmamızı savunan bir kişiye, yaptığı olumsuz davranış, Türk ismi taşıyan herkesi ayırım yapmadan düşman kabul ettiklerinin kanıtıdır. Bu nedenle ilericilik- solculuk taslayarak Rum’un tezlerine hizmet edenler, artık akıllarını başlarına almalı. Ayrıca Avrupa parlamento’ sunun yeşiller Partisinin, Kıbrıslı Türklerin AB aday ülkelerinin aldığı ödeneklerden yararlanması önerisine ve AP Türkiye raportörünün Kıbrıslı Türklerin uyum sürecinin geçici komite aracılığı ile devam etmesini savunmasına, AKEL millet vekillerinin karşı çıkması, özellikle solculuk taslayanlar tarafından iyi değerlendirmeli.
Bilinen gerçeklere rağmen, bazı kişi ve kuruluşların, adada sanki çatışma varmış gibi, barış istediklerini ileri sürmeleri, bu amaçla etkinlik düzenlemeleri iyi niyetli olamaz.
Rumların tek yanlı düşmanca, zarar verici, aşağılayıcı tüm eylem ve faaliyetlerini görmezlikten gelerek barış girişiminde bulunduklarını ileri sürenler, artık ellerini vicdanlarına koyup gerçekleri kabul etmeli.
Çünkü bu davranışları ile Rum’un hatalı yolda devam etmesini cesaretlendirirler. Sözde değil de gerçekten Kıbrıs’ta iki halkın barışık yaşamasını isteyenler, Rumların ENOSİS idealinden ve dostça olmayan tüm tutum ve davranışlardan vazgeçmesini istemeli.
Çözüm için önce Rumların bize barışması gerekir
- 10 Mart 2019, 03:11
- 73
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi