banner564

Çözüm Düşmanları

 KKTC’de bazı kişilerin, ‘derhal birleşme ve çözüm’ diyerek, gerçekte bilinçli olarak, Rum tarafının makul bir çözüme yanaşmasını engellediği görüşündeyim.
Mevcut koşullardan nemalanan bu kişiler, çözüm olması durumunda, hele Rumlar ile ortak bir yönetimde, karınlarını doyurabilecek bir geçim kaynağına bile sahip olamayacaklarının bilincindedirler.
Geçici maddi çıkarlarını her şeyin üzerinde tutan bu sahte çözümcüler, tutum davranış ve çeşitli faaliyetleri ile maalesef barıştan yana görünerek, gerçekte çözümsüzlüğü körüklemektedirler.
Çünkü bunların tutum ve faaliyetlerinden cesaretlenen Rum tarafı, zamanla KKTC’de kalenin içerden çökertilebileceğini, teslim koşullarını kabul edeceğimizi ümit etmektedir.  Böylece makul bir çözümü kabul etmemektedir.
Sahte çözümcülerin KKTC Cumhurbaşkanı’nın en son görüşmeler hakkında yaptığı açıklamayı eleştirmeleri, yüzlerindeki maskenin düşmesine ve gerçek misyonlarının daha iyi anlaşılmasına yol açmıştır.
              Çünkü Türk tarafının C.Montagna’da Enosis’in önünü açabilecek korkunç ödünler verilmesine rağmen, Rum tarafının bizimle yetki paylaşımına yanaşmaması nedeniyle, anlaşma yapılamadığı bilinmektedir. 
 Halen Rum tarafının silahlanmayı sürdürmesi,  eğitim bakanının faşist Elam ile aynı değerleri paylaştığını ifade etmesi, Anastasiadis’in Türkiye’nin garantisini ve sayısal eşitliği kabul etmeyeceğini açıklaması, karşısında malum kesimin çözümsüzlükten yine bizim tarafı suçlaması,  iyi niyetle bağdaştırılamaz.
Özellikle Rum liderin karar mekanizmasında bize sayısal eşitlik hakkının tanınamayacağını açıklaması, azınlık durumuna düşürülmemizin amaçlandığının kanıtıdır.
Zaten yaklaşık yarım asırdan beri sürdürülen toplumlar arası görüşmelerde, Rum tarafının bizimle eşit ortaklığı aklının ucundan geçirmediği açık bir şekilde anlaşılmıştır.
Şimdi Rum tarafının yeniden görüşmelere koptuğu yerden ve ucu açık devam etmesini istemesinin nedeni de, bizi masada oyalamak ve zaman kazanmaktır.
 İşte bu nedenle, KKTC Cumhurbaşkanı’nın Kıbrıs sorununda artık bir yol ayırımında olduğumuzu ifade etmesi, gerçeği yansıtmaktadır.
Rum müzakerecinin de ‘uzatmaları oynuyoruz’ açıklaması, masada oyalamak ve zaman kazanmak tezgâhının, daha fazla sürdürülemeyeceği gerçeğini ortaya koymaktadır.
Hele, bir Rum siyasinin, çözümsüzlüğün kalıcı bölünmeyi perçinleştireceğini açıklaması, masada oyalanmak taktiğinin artık Rumlar için de çıkar yol olamayacağının kavranmakta olduğunu göstermektedir.
1960-63 ve 1974 yılından sonra yaşanan deneyim; ülkemizde istikrarlı ve çatışmasız, uzun vadeli ve hiç bozulmayacak bir barışın ancak şimdiki gibi iki bölgelilik ve ordunun adada bulunması ile sağlanabileceğini kanıtlamıştır. 
    Bu açık gerçeğe rağmen, sırf Anavatanın adamız üzerindeki kontrolünün bertaraf edilmesi ve adanın tümüyle Rum çoğunluğun hâkimiyetine geçmesi istendiği için, istikrarlı ve sürekli barış ortamının bozulması pahasına, yeniden iki halkın birleştirilmesi isteniyor.
    Mevcut koşullarda bunun silah gücü ile elde edilemeyeceği bilindiği için, halen ‘barış- çözüm- birleşik Kıbrıs’ ekseni üzerinden mücadele sürdürülüyor.
Aslında adada gerçekten istikrarlı bir çözüm isteniyorsa, bir tarafın aleyhine bozulamayacak en iyi çözüm şeklinin, şimdiki durum olduğu aşikârdır. Çünkü başka her nasıl bir çözüm bulunursa bulunsun, mutlaka adadaki barışın bozulmasına yol açabilecek. Hatta yeniden iki anavatanları çatışma noktasına getirebilecektir. 

YORUM EKLE

banner471

banner473