Rum Yunan ikilisi, batılı emperyalistler, içimizde gerçekleri göremeyenler ve çeşitli nedenlerden dolayı, Rum ve emperyalistlere hizmet etmeyi ilericilik, hatta solculuk sananlar, çözüm diye diye Türk halkını yeniden geçmişin acılı dönemlerine sürüklemeye çalışıyor.
Türk halkının, bu oyunu bozması ve felakete sürüklenmemizin önlenmesi için, gerçekleri gören herkesin çok geç kalmadan, üzerine düşeni yapması ve özellikle vatandaşlarımızı bilinçlendirmesi önemli bir vatan görevidir.
Kıbrıs adasının, Anavatanımız için stratejik önem taşımasına ve bu toprakların yüzbinlerce şehidin kanı ile sulanarak alınmasına karşın, Güneyi de egemenliğimiz altına almayı düşünmüyoruz. Tek istediğimiz yeniden can korkusu ile yaşamamak, kendi kendimizi yönetmek ve başkalarının ekonomik veya siyasi hegemonyası altına girmemektir.
Ancak karşı tarafta yapılan açıklamalar, niyetlerinin adanın tümüne sahip olmak için, tek engel olarak gördükleri Türk askerinin ayrılmasını sağlamak ve bizi kendi yönetimlerine yamalamak olduğu anlaşılıyor.
Halen sürdürülmekte olan çözüm görüşmelerinden dışa sızan bilgilere göre ‘Uluslararası toplumun parçası olmak’, federasyon-birleşme saplantısı ile barıştan yana görünmek, emperyalistleri memnun etmek ve Rumları masada tutmak düşüncesiyle, temel hak ve geleceğimizin risk altına sokulduğu görüşündeyim.
Zaten işin başında, müzakere heyetinin oluşturulmasında benimsenen tutum, görüşmelerde oyuna getirileceğimizi ortaya koymuştur. Güneydeki görüşmeci heyetin, konuya vakıf deneyimli kişilerden oluşturulmasına ve her konuda atılacak adımların ulusal konseyde alınan kararla belirlenmesine karşın; bizim görüşmeci heyetine ideolojik ve partisel nedenlerden dolayı, davamıza vakıf olanlar alınmamış, aksine konu üzerinde deneyimi olmayanlar ve Rum tezlerine yakın duruşu olanlar alınmıştır. Bunun yanında, görüşmeler sadece iki partinin istek ve görüşleri doğrultusunda yürütülmekte, Meclisteki çoğunluğun, hükümetin ve halkın ezici çoğunluğunun istekleri görmezlikten gelinerek hareket ediliyor.
Kişisel değerlendirmeme göre, bizi temsil edenler; sırf çözüm ve birleşmek için, müzakerelerde Rumların tüm taleplerini halkımızın tepki göstermeyeceği şekle sokarak kabul etmektedir. Bu nedenle masada federasyon adı altında, ayrıcalıklı haklara sahip azınlık olmamız görüşülüyor. ‘İki kesimli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı federal çözüm’ sadece lafta kalmıştır.
Olası ortak yönetimde de bizi temsil edenler Rumlardan daha az sayıda olacak.
Tek egemenlik ödünü nedeniyle, halkımızın çoğunlukta olan Rum egemenliği altına sokulacak. Tek kimliğin kabul edilmesi nedeniyle, Kıbrıslı denildiği zaman, sadece çoğunlukta olan Rumlar kastedilecek. B.Trakya’daki soydaşlarımız gibi Türk kimliğimiz de tanınmayacak.
Ayrılma hakkı bulunmamasının kabulü ile Rumların, 1963’te yaptıkları gibi bizi ortaklıktan dışlamaları durumunda, yeniden sıfır noktasına götürüleceğiz.
Türk askerinin ayrılmasının kabul edilmesi durumunda, yapılacak anlaşma her an Rumlar tarafından bozulabilecek ve can güvenliğimiz risk altında olacak…
İlk tercih hakkının eski mal sahiplerine tanınması ödünü nedeniyle, tek bir Rum, KKTC’deki eski malından feragat etmeyecek ve iadesini talep edecek, böylece iki bölgelilik sadece sözde kalacak…
Devlet başkanlığının karma oyla ve dönüşümlü olmasının kabulü durumunda, Rumların oyları ile onların güdümünde hareket edecek Türk aday seçilecek. Üstelik Türk Başkanın görev süresi Rum’a göre daha kısa olacak.
Çözüm ve birleşmenin tek çıkar yol olduğunu savunanlar, halen sürdürülen müzakerelerde Rumların dayattığı koşullardaki bir anlaşmanın, bizi Filistinlilerin durumuna düşüreceğini bilmelidir.