Corona süreci pek çok konuyu yeniden değerlendirme noktasına bizi itti. Bilimin, insanlığın çok yönlü gelişmesi temelindeki önemine, herkes şahit oldu.
Bütün bu sürecin içinde gerçekten doktor, hemşire, eczacı, laboratuvar, virolog, genetikçi, mikrobiyolog ve uzmanlar, tüm sağlık çalışanları, büyük bir özveri ile çalıştılar. Evet, sağlık alanında büyük eksiklik ve yetersizlik var. Ama bilgi, özveri ve bilime bağlılık, bu açığı kapattı. Diğer bir pozitif nokta ise, halkımızın çoğunluğunun, önerilen önlemlere uyumu ve bunu içselleştirmesi oldu.
Ancak bu salgın, bizde Koruyucu Hekimlik İle Halk Sağlığı alanında, doktor ve uzman eleman eksikliğini gösterdi. Bu nedenle salgın sonrası, Halk Sağlığı ve Koruyucu Hekimlik konusunda uzman ve ciddi ekip ile birim oluşturmayı esaslı bir hedef yapmalıyız. Yoğun bakım ekiplerini, araçlarını artırmak. Aynı zamanda Gazimağusa ve Girne’ye de bu yapıyı kurmak önemli oldu. Ancak esas olanın, sağlıkta kamunun etki ve ağırlığı olduğu, net olarak ortaya çıktı. Bunu neo- liberal politikaya tapınanlar da gördü.
Corona bize, Kıbrıs Türk toplumunun etkin, güçlü ve verimli bir kamu yönetimine ve devlet varlığına ihtiyacı olduğunu gösterdi. Yani ne hamaset ile yoğrulmuş bir kabuk devlet olgusuna. Ne de bu hamaset ve çözümsüzlük nedeni ile kamu yönetimine, devlete karşı duyarsızlaşmaya ihtiyacımız var. Bu bakış açısını değiştirmek için sağlıklı, ön yargısız tartışmaya ihtiyacımız var. Bunu sağlamanın bir yolunun da var oluşu, yalnız yardım ile ilişkilendirmemek gerektiği gerçeğidir. Evet destek olacak ama esas olan kendi kaynaklarına dayanmaktır. Bunu artırmak için emek ve çaba harcamak esas olmalıdır.
Bakın, bir değil üç değil; Kuzey Kıbrıs’ta TL kullanmaya başladıktan sonra, on on beş defadır TL değer kaybı, çok az bir kesimi ihya ediyor. Ama toplumun ezici bir çoğunluğunu ve tüm ekonomik zeminimizi temelden yıkıma uğratıyor. Neden?
Çünkü tüm ekonomik değerler ve ölçü, €, £ üzerinden. Ama maaşlar ise TL. Düşünün ki devlet gümrük, FİF ve tapu ile inşaat, emlak ile ilgili vergi harçlarını da döviz üzerinden alıyor. Hatta bedelli askerlik ücreti dahi, Sterlin üzerinden. Yani devlet, kendi gelirini, istikrarlı para üzerinden garantiye alırken, iç piyasada geliri, ücreti, TL üzerinden olan emekçi, esnaf, üretici ve en geniş kesimler, TL’nin bu dalgalanması ile istikrarlı bir gelire sahip olmuyor. Tüm fiyat ve faizleri dövizin TL karşısında kazandığı değer üzerinden ödüyor. Üstelik Türkiye’den yaptığımız bir milyar dolara yakın ithalatın, önemli bir kısmı da Dolar ve Euro ile oluyor.
Bu çok yaman çelişki ise esastan konuşulamıyor. Kimisi çaresiziz deyip kalıyor. Kimisi bunun konuşulmasını hamasetle milli duyarlılıkla engelliyor. Ama bu durum, esas ihtiyacımız olan etkin ve güçlü devlet ve kamu yönetimi noktasının gelişmesini engelliyor. Bakın Corona Çine, yalnız üretim büyümesi ile var olunamayacağını öğretti. Çevre ve doğaya karşı duyarsızlığın felaket getirdiğini gördüler. ABD’ye ‘bir usta, bir memleket’ olmakla ve servetin yalnızca belli ellerde toplanması; sağlıkta, eğitimde sosyal adaletin olmaması ile parası silahına karşın, güvende olamayacağını öğretti.
Corona herkese, dünyanın ortak evimiz olduğunu ve rengi, dini inancı, ulusal kimliği, siyasi inancı ve serveti ne kadar farklı olursa olsun; insanlığın kader ve geleceğinin bir birine bağlı olduğunu öğretti.
Bizde tüm turistik tesislerin büyük, küçük, bütünün içinde var olduğunu. Üniversitelerin, akademisyen ile öğrencilerin ekonomimiz ve insanımız için önemli olduğunu gördük. Esnaf, çiftçi, üretici, işçi, sanayici, tüccar da turizmci ve üniversite ile birlikte var olabileceğini. Turizmci ve üniversiteler de ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, bunlarla birlikte var olabileceklerini gördü. Şimdi bu görülenin, “dere geçilene kadar olmaması” için, esastan yeni bir senteze döndürülmesi gerekir. Bu ise sağlıklı diyalog kanalları ve tartışma zeminleri ile oluşur. Buna yol açmak ise herkesin görevidir.
Corona sonuçları
- 11 Mayıs 2020, 09:38
- 202
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi