Romen asıllı olup, İsviçre’de yaşayan 64 yaşındaki Lon Constantine Ressu, tanınmış bir ressamdı...
Arkadaşlarının tavsiyesi üzerine iki yıl önce geldiği ülkemizi beğendiği için, bir hafta önce yeniden gelmişti...
Adaya ayak bastığı gün, Lozan’daki eşine ve oğluna şu mesajı göndermişti:
“Burası gerçekten cennetten bir köşe... Seneye sizlerle birlikte gelmek istiyorum...”
Mesajı alan eşi ve oğlu çok mutlu olmuştu...
Aradan 24 saat geçmeden bu kez onlara ikinci mesaj gönderildi:
“Eşiniz bir kaza sonucu hayatını kaybetti...”
Bayan Ressu duyduklarına inanamıştı...
Derhal oğlu Mihai ile birlikte uçağa atlayıp adaya geldi...
Kazanın olduğu yere gittiklerinde, boş araziye savrulmuş çantasını ve ilaçlarını buldular...
Acıları daha da derinleşti...
Bir anda gözyaşlarına boğuldular...
Bu bir kader miydi?..
Yoksa bir cinayet mi?..
Kaza nedeni aydınlatılmalı
Polis ve yüce adalerin bunu ortaya çıkarmasını diliyoruz...
Ama adalet yerini bulsa da, gidenler geri gelmiyor...
Önemli olan ‘cennet’ denilen bu ülkeyi cehenneme çeviren suçları azaltacak önlemlerin alınması değil midir...
Düşünün; sadece 10 ay içinde trafik kazaları 24 can aldı...
Bu insanların çoğu hayatının baharındaydı...
Hem giden canlara, hem de geride kalan yakınlarına yazık değil mi?..
Seçim alanlarında, TV ekranlarında, Meclis kürsüsünde bol keseden atan siyasilerin, daha sonra bu tür sorunlarla ilgilenmemeleri ve caydırıcı önlemlerin alınmaması gerçekten üzücüdür...
Kanser ve kalp hastalıkları en önemli sorunlarımızdandır...
Ancak trafik kazaları da en az kalp ve kanser hastalıkları kadar önemlidir...
Yollarda kesinlikle can güvenliği yoktur...
Trafikte seyreden araçların büyük bir kısmı arızalı ve sakıncalıdır...
Frenleri tutmayan, lastikleri aşınmış, ikaz lambaları çalışmayan, hatta akşamları farları yanmayan araçlar vardır...
Bunların trafikte seyretmelerine göz yumuluyor...
Devlet baba nerede?
Devlet baba yapması gerekenleri yapmadığı için, sürücülerin sorumsuzlukları daha da artıyor...
Sürücülerin önemli bir kısmı sağa veya sola döneceklerinde ikaz ışıklarını çalıştırmıyor...
Yaya geçitlerinde durmanın şart olduğunu bilmezden geliyor...
Kırmızı ışıkta geçmeyi ‘kuraldan’ sayıyor...
Peki bunlar önlenemez suçlar mı?..
Lefkoşa’da Başbakanlık kavşağına, Dr.Fazıl Küçük Bulvarı’na, hastane önüne kamera yerleştirilemez mi?..
Polis denetimleri yapılamaz mı?..
Personel eksikliği mi var?..
Konuşun Harmancı ile, belediyede 400 fazlalık vardır...
Bunların bir kısmını 2-3 aylık eğitim sonrasında trafik ekibine katamaz mısınız?..
Eğer bu kadar basit işleri düşünemiyor, yapamıyorsanız, neden oralardasınız?..
Görev ve sorumluluklarınızın ne olduğunu bilmiyorsanız, neden siyaset arenasındasınız?..
Siyaset, halka ve devlete hizmet sanatı değil midir?..
Siyaset makam kavgası mıdır?..
Siyaset, işsizlikten kurtulmak için mi tercih ediliyor?..
Eğer “biz hizmet için siyaset yapıyoruz” diyorsanız, bunu icraatlarınızla göstermek zorundasınız...
Bir siyasetçi her konuda uzman olamaz...
Ancak uzman olanlardan faydalandığı sürece başarılı olur...
Hizmetlerde iyileşme başlar...
Sorunlar asgariye indirilir...
Canavar ciddiye alınmalı
İsviçreli Mihai, babasını kaybetmenin üzüntüsü içerisinde, duygularını Diyalog’a açıkladı...
Dün yayınladığımız açıklamasının en dikkat çekici bölümünü aynen aktarıyorum:
“Dış dünyada ölümlü trafik kazaları yüzünden güvenilir bir ülke olarak anılmıyorsunuz... Ülkenizdeki trafik kazaları nüfusunuza göre çok fazla.. Babamı kaybettiğimiz içün çok üzgünüz. Ama bu canavar adada yaşayanlar için de büyük tehlikedir.”
Buna ekleyecek bir söz bulamıyorum...
Hepimizi canavarın önüne koyanlar, başlarını kumdan çıkarıp önlem almalı ve halkı korumalıdır...