banner564

Bunu da mı göreceğiz?

   Kalp, kanser, diyabet, obezite gibi hastalıklarda ‘dünya şampiyonluğuna’ oynadığımız biliniyor...
   Son zamanlarda bu şampiyonluklara bir de boşanmalar eklendi...
   Nüfusumuza göre araç ve cep telefonu kullanımında lider değilsek bile; ilk 10 arasında olduğumuzu iddia edebiliriz...
   Geriye ne kaldı?..
   Emeklilik ve müşavirlik...
   Sadece partilerin değişmesinde değil, aynı partiye mensup bakanların değişmesinde bile ‘üst kademe yöneticileri’ postalanıyor...
   Nereye?..
   Müşavirler ordusuna veya değiştirilmiş adıyla ‘işe gelmeden maaş alanlar’ sınıfına...
   Bunun anlamı “İşe gelmeden maaşını al, yan gel keyfine bak...”
   Yazık günah değil mi?..
   Müdürlük, müsteşarlık makamına yükselttiğiniz ve devletin kasasından ayda 12-13 bin lira maaş ödediğiniz insanları bir anda verimsiz hale getiriyorsunuz...
   Çok sayıda gencimiz işsiz, beş parasız dolaşıp, bunalım geçirirken; sizlere bu kadar savurganlık için kim yetki veriyor?..
   Vatandaş mı?..
   Seçime gittiğinizde vatandaşlara ‘tüm yanlışları’ düzelteceğinize dair söz veriyor, seçim sonrasında ise bu sözlerin tümünü unutuyorsunuz...
   Eskilerin bıraktığı yerden yanlış icraatlara devam ediyorsunuz...
   Dere yatakları üzerinde inşaat yapılmasına izin verenleri muhalefette iken eleştiriyorsunuz...
   İktidara geldiğinizde düzeltme yönüne gitmiyorsunuz...
   Peki sonrasında ne oldu?..
   Dereler yok edildi...
   Yağmur suyu akacak yer bulamaz hale geldi…
   Yazık günah değil midir?..
   Üç, beş kişiyi koruyacaksınız ya da 3-5 oy alacaksınız diye böylesi bir katliama göz yummak, cinayet işlemek kadar ağır bir suç olmalıdır...

Milletin karnı doydu

   İnsanlar; artık öyle bir noktaya geldi ki “alın paranızı, oturun yerinize” siyasetine isyan ediyor...
   İnsanlar; sağlam temeller üzerinde yaşamak istiyor...
   İnsanlar; dağıttığınız maaşlarla hasta yakınlarını tedavi edemiyor...
   İnsanlar; çocuklarının geleceğinden endişe ediyor...
   Yola çıktığı zaman sağ salim dönebileceğini bilemiyor...
   Korku içinde yaşıyor...
   Öyleyse; artık herkesin kendine çeki düzen vermesi gerekiyor...
   Siyasete devam etmek isteyenler, popülizmden uzaklaşmalı, halkın karşısına inandırıcı plan ve projelerle çıkmalıdır...
   Eski partiler de yeniler de, güzel ülkemizin yeniden inşası konusunda halka açık taahhüt vermelidir...
   Hem halkımızın, hem de buraya büyük paralar akıtan Türkiye’nin, KKTC’deki siyasilerden beklentisi; kanayan yaranın durdurulmasıdır...

Tarihi uyarıya dikkat

   Bu arada Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Şefik’in, seçim yasasına ilişkin son uyarısı oldukça anlamlıdır…
   Başkan Narin, seçim yasasının değişmemesi halinde sayımların bir günde tamamlanamayacağını, belirli bir saatte sandıkların kilit altına alınacağını, personelin sabah işbaşı yapmasıyla sayımların yeniden başlayacağını ve bunun kaç gün, kaç saat süreceğinin bilinmediğini belirterek şimdiden önlem alınması için uyarı yapıyor…
   Bu Meclis, seçim yasasını düzeltme yönünde karar alabilir mi?..
   Niyet varsa alabilir…
   Fakat; Özgürgün’ün dokunulmazlığının kaldırılması günlerinde yaşanacak olan gerilim sonrasında tam tersi de olabilir…
   Ne diyelim?.. 
  Kısmetimizde 200 bin seçmeni bulunan küçücük bir yerde seçim sonuçları bir haftada belli olursa; işte o zaman dünya medyasında yer alma şansımız vardır…
   Bu trajikomik duruma başlık bulmakta hiç zorlanmazlar…

YORUM EKLE

banner608

banner474