Hiçbir şeye bağlanma çünkü evrende hiçbir şey kalıcı değildir. Bağlandığın şeyi yitirebilirsin. Mutsuzluğunun en büyük nedenlerinden biri bağlandığın şeyleri kaybetmek veya kaybetmekten korkmaktır.
Bu, Buda’nın ana öğretilerinden biridir. Katılıyorum. Ama katılmak başka uymak başkadır.
Bahçemde elimle diktiğim babutsalar, mısır incirleri, küçük birkaç koru meydana getiriyor. Çiçekleri ve meyveleri ile bana mutluluk veren bu kaktüsler, bir parazitin hücumuna uğradı ve ölüm sürecine girdi. Parazit önce bir ova köyünde baş gösterdi ve oradaki babutsaların tümünü öldürdü.
Önlem alınmadı. Oradan başka yerlere atladı ve sonunda dağı aşıp Girne’ye geldi.
Bahçıvan dün bu hastalığı Girne’de birçok yerde gördüğünü söyledi. “İlaç kullanırsak önleyebiliriz.”
İlaç dediği zehir. Babutsa parazitleri ile birlikte bahçedeki bütün uçan ve sürünen canlıları da öldürecek.
Ben ise burasını satın aldığımdan beri zehir kullanmıyorum.
Her ne kadar babutsaları kurtarmak istiyorsam da tarım ilacı kullanarak değil. Zaten kendi babutsalarım iyileşse bile rüzgâr başka bahçelerden hastalığı yeniden getirecek.
“Babutsalara ilaç kullanmak istemiyorum. İlaç alma,” diye mesaj yolladım bahçıvana bu sabah.
Konu sadece yaşam felsefesi ile ilgili değil.
Başka, bütün dünyayı içine alan bir yüzü daha var: Bazı canlı türlerinin kendi habitatlarından, yaşam alanlarından, yabancısı oldukları yerlere seyahat ederek oradaki cinsleri yok etmeleri veya zarar vermeleri.
Babutsa hastalığı bunlardan sadece biridir.
Daha önce olmayan bu hastalık dışarıdan geldi ve ona karşı bağışıklığı olmayan kaktüsleri perişan etmekte.
Her tür bulunduğu habitattaki düşmanlarına karşı bağışıklığa veya mücadele etme gücüne sahiptir. İstilacılara karşı ise savunmasızdır.
Keşiften sonra Amerika’da yerlilerin neredeyse yok olmasının nedeni Avrupalıların taşıdığı kızamık gibi yabancı oldukları hastalıklardır.
İstilacı türler artan seyahat ve ticaretin sonucudur.
Financial Times’da okuduğum bir habere göre “istilacı yabancı türler,” kendi habitatlarından başka yerlere taşınan bitkiler, hayvanlar ve organizmalar, felâket boyutlarında çevresel ve ekonomik zarara yol açıyor.
IPBES adlı hükümetlerarası biyolojik çeşitlilik ve ekosistem hizmetleri platformunun hesaplamasına göre bu olgunun doğaya, insan sağlığına ve ekonomik aktivitelere verdiği tahmini yıllık zarar 423 milyar dolardır.
Doksana yakın uzman tarafından dört yılda yapılan araştırmaya göre insanlar 37,000 tür hayvan, bitki ve mikrobu bulundukları yerlerden başka yerlere taşıdı.
Hayvan ve bitki yok oluşlarının yüzde 60 oranında müsebbibi bu “istilacı yabancılar”dır.
En habis istilacı yabancı, vatanı Güney Amerika olan ve doğada en hızla çoğalan bitki unvanına sahip su sümbülüdür. Bitki dünyanın birçok yerlerinde nehirleri ve gölleri tıkıyor (resimde). Bir başka korkunç istilacı, gemilerden kaçan ve okyanuslardaki adalarda yerli kuşları ve faunayı ortadan kaldıran kara faredir.
Buda’nın mutsuzluğumuzun nedenlerini teşhisi doğrudur. Ama güzellikleri görmek için gözlere, sevmek için yüreğe sahip isek bağlanmamak zor, belki imkânsızdır. Eğer Buda değilseniz.
Size “Türkiye’deki en batili gazetecidir” diye boşuna söylenmemiş. Türk standartlarında huzur bulmanız imkansız bence. Yazdığınız her yazıda ; karmaşık ve üzerine saatlerce konuşulması gereken konuları, gayet basit ve anlaşılır sihirli kelimeleri yan yana getirerek anlaşılır kılmanız sizi en üst tahta taşıyor. Ben kendi adıma kolaycı bir okuyu idim. Büyük resimde göremediğim bir çok konuyu; sayenizde araştırmaya başladım. Yaşadığım zamanın çok çok ötesinin yolunu gösterdiğiniz için teşekkür ederim. Emeğinize sağlık sayın Münir…
Zaten bir çok insan sayın Münir’i gönlünün tahtına oturtmuş durumda. Allah uzun ömürler versin bizim canlı “Google”ımız oldu…
Yorumunuzla birçok okuyucunun tercümanı olduğunuzdan eminim. Teşekkürler...