banner564

Bu nasıl Avrupa ülkesi?

   Avrupa’da kara para aklamak ağır suç...

   AB üyesi Güney Kıbrıs, katil Miloseviç’in milyonlarca dolarını akladı...

   Bu işin başını da merhum Cumhurbaşkanı Tassos Papadopulos’a ait avukatlık bürosu çekti...

   Başka bir Avrupa ülkesinde olsaydı; Papadopulos, avukatlık bürosundan alınır, cezaevine gönderilirdi...

   Kıbrıslı Rumlar onu cezaevi yerine Cumhurbaşkanlığı sarayına gönderdi...

   Laiki Bankası’nın çevirdiği dolaplar yanına kaldı...

   Paralarını kaybeden binlerce Sırp vatandaşının, Rum Kaza Mahkemesi’nde açmış olduğu dava, kara para aklayanların lehine sonuçlandı...

   Bir başka skandal...

   Terorist olduğu ve eski askeri kampta silahlı eğitim yaptırdığı ana muhalefet partisinin raporuyla belgelenen ELAM adlı örgüt aleyhinde hiçbir işlem yapılmadı...

   Rum Başsavcısı, AB ilkelerini çiğneyerek ‘mevcut koşullar nedeniyle’ bunları afetti...

   Sonra da bu faşistlere seçime katılma hakkı verildi...

 

Şövenizimde şampiyon

 

   Rum İlerici Öğretmenler Sendikası’nın başkanı bir süre önce eğitim sistemine değinerek “Çocuklar, faşist eğitim sistemi sayesinde kendilerini dünyanın en güçlüsü görüyor, şiddete yöneliyorlar” dedi...

   AKEL’in iktidarı döneminde, Türk düşmanlığını körükleyen ders kitaplarından ‘bir kısmının’ değiştirilmesi için girişim yapıldı...

   Peki ne oldu?..

   Kilise ağzını açınca geri adım atıldı...

   Peki Avrupa Birliği denilen ‘kulüp’ bunları görmüyor mu?..

   Göremez...

   Çünkü; CTP Genel Sekreteri Kutlay Erk’in dediği gibi, AB’nin güneydeki temsilcisi ya Kıbrıslı Rum, ya da  Yunanlı oluyor...

   Ve baskı altında görev yaptığı için Kıbrıslı Türklerin tepkilerini görmezden, duymazdan geliyor...

   Rum tarafının tepkisini çekecek herhangi bir rapor hazırlayamıyor...

   Sadece bu konu bile başlı başına bir skandaldır...

   İki toplumun yaşadığı bir ülkeye neden Rum veya Yunanlı temsilci atadıklarını, güçlü bir sesle onlara sormamız gerekiyor!..

  Ne var ki; o sesi bulamıyoruz!..

 

Silah skandalı

 

   Şimdi çok daha önemli bir konuya geçelim...

   Güneyde askerlik yapanlar, terhis oldukları zaman G3 otomatik silahlarını da beraberlerinde götürüyorlar...

   ‘Seferi’ statüde oldukları sürece, G3 silahları ellerinden alınmıyor...

   Peki bunu neden yapıyorlar?..

   Türkiye’nin saldırması halinde kendilerini korumak için!!!

   Allah aşkına, bu kadar saçma bir gerekçe olabilir mi?..

   Bir defa Türkiye; kendisine dokunmayan hiç kimseye saldırmaz...

   1974’teki harekatın ana nedeni faşist Yunan Cuntası’nın gerçekleştirdiği kanlı darbedir...

   Sağduyu sahibi tüm Rumlar da bunu zaman zaman itiraf ediyorlar...

   Öyleyse; Tükiye durup dururken neden saldırsın?..

   Saldıracak olsa bile G3 silahları ile buna karşı koyabilmek mümkün mü?..

   İki yüz binin üzerinde G3 silahını, canlı mermilerle birlikte evlerinde tutmak zorunda kalan Rumlar, Türkiye’den ‘saldırı’ gelmediği için ne yapıyorlar bilir misiniz?..

   Namluları kendi insanlarına çeviriyorlar...

   Geçtiğimiz ay içinde bir Kıbrıslı Rum G3 silahı ile polislere ateş açtı...

   İki gün önce Andreas Piti adındaki bir başka Rum yine G3 silahı ile hem karısını, hem de 11 yaşındaki oğlunu öldürdü...

   Sırtından vurduğu 7 yaşındaki kızı ise hastanede yaşam savaşı veriyor...

   Şimdi Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Komisyonu’nun başkanlarına sormamız gerekiyor:

   “Böylesi bir skandal AB kurallarına uyuyor mu?..”

   “Öncülüğünü yaptığınız insan haklarıyla uyuşan bir durum mudur bu?..”

   Değilse buna neden göz yumuyorsunuz...

     

  

YORUM EKLE

banner471

banner473