Hükümetin kurduğu sağlık komitesinin başkanı, eski Meclis Başkanımız Dr. Sibel Siber, Coronavirüs konusunda daha çok test yapılmasının önemine dikkat çekiyor ve ilk etapta 15 bin kişilik bir tarama öneriyor…
Bunu yaparken, İzlanda’yı örnek gösteriyor…
İzlanda’nın nüfusu 359 bin…
Yani KKTC’ye çok yakın…
Ve bu küçük ülke Coronavirüs’e karşı mücadelede Yeni Zelanda gibi çok başarılı…
Başarının sırrı ise işin daha başında toplu testlerin yapılması ve olaya erken müdahalede bulunulmasıdır…
Buraya kadar anlaşılmayan bir şey yok…
Sibel Hanım da bu güzel ülkeyi örnek gösteriyor ve ileri adım atılmasını öneriyor…
Sağlık Bakanı ise, bütçesinde para olmadığı için bu çağrıya ilginç sözlerle cevap veriyor…
On beş bin kişiye hızlı test yapılması ve 5 bin kişinin pozitif çıkması halinde bu kez PCR testi yapılması gerekeceğini belirten Bakan Pilli “Bizim 5 bin tane PCR testimiz var mı? Yok” diyor…
Gördünüz mü KKTC’nin durumunu…
Yıllar önce 38 yaşındaki adamı 40 yıl üzerinden emekli eden, kamuda çalışanlara 13’üncü maaş ödeyen, bu ülkeye ‘eşel-mobil’ uygulamasını getiren, kamu görevlilerine ‘maaşlı sendikacı’ olma hakkı tanıyan, siyasi partilere maaş bağlayan, örtülü ödenek dağıtan bu devletçik, şimdi bir salgın karşısında 5 bin kişiye test yapamayacağını söylüyor…
Güler misiniz, ağlar mısınız ?..
Ve bugün oldu hala ülkeyi düzeltmeye yönelik tek bir karar alınamıyor…
Büyük para mı istiyor?..
Yıllarca ‘olmayan paraları’ dağıtan bu küçücük devletin sorunu hepimizin de bildiği gibi tanınmamışlık değildir…
Her kim ki bu lafın arkasına saklanıyor; bileceksiniz ki o insan işini bilmeyen, çözüm üretemeyen, kendine güvenmeyen insandır…
Bundan 45 yıl önce elimize geçen paha biçilmez fırsatı değerlendiremediğimizi, halkı 7’den 70’e ‘yağmacılığa’ ‘çıkarcılığa’, ‘ganimet ekonomisine’ alıştırdığımızı cesaret edip söyleyemiyoruz…
Rumların bıraktığı tesisleri doğru dürüst çalıştıramadığımızı, tümünü istihdam kapısı yaparak batırdığımızı, tarladaki çiftçiyi, ovadaki hayvancıyı memur ve işçi yaparak devleti kamburlaştırdığımızı itiraf edemiyoruz…
Suçlu arandığı zaman ya ‘izolasyonlardır’ ya da Türkiye!...
Türkiye bir cent’e muhtaç olduğu günlerde dahi buraya yardımlarını aksatmadan sürdürdüğü halde, her sıkıntıya düştüğümüzde okları Ankara’ya yönlendirmemiz yüzünden bugün para alamadığımız gerçeğini de saklamaya çalışıyoruz…
Ama artık “sen gönder biz seçimlik malzeme yapalım ana” dönemi gerilerde kaldı…
Ana “ey evlat seni bunca yıl yedirdim, içirdim, giydirdim, okuttum… Artık kendi başının çaresine bak” diyorsa gereğini yapmak zorundasın…
Yine de istemesini bilirsen sana değil 5 veya 15 bin adet; 150 bin test kiti göndermekten mutluluk duyar…
Bunu beceremiyorsan; yıllardır vergi kaydı olmadan büyük işler yapan kişilere yönelebilir “haydi arkadaş sıra sende” diyebilirsin…
Onu da mı beceremiyorsun?..
Çağır karşına ‘Tekelci dev şirketlerin’ ve bankaların yöneticilerini…
Onlara tek bir söz söyle:
“Yaşam mücadelesi verdiğimiz bir dönemde sizin geri durmanızı içimize sindiremiyoruz…”
Bunu onlara söyleyebilir misiniz?..
Türkiye’deki kampanyaya 15 milyon bağışlamakla övünen o GSM şirketine “Bir milyon da biz istiyoruz” diyemez misiniz?..
Tehdit değil; dayanışma, hayat kurtarma mücadelesine davettir bu mesaj…
Bakın Almanya’daki sanat elçimiz Turgay Hilmi araştırmış ve 15 bin adet kitin maliyetini ortaya çıkarmış…
Sadece 227 bin Euro gerekiyor…
Diyalog Medya olarak 6 saatlik bir yayın sırasında bunun iki katı yardım toplayabildiğimizi düşünürsek; devlet nerede, ne yapıyor diye sorma hakkımız vardır…
Haydi gösterin kendinizi…
Güzel günler için hep birlikte, el ele yürüyelim bu zorlu yolda…
Sayin akar hukumet edenler bekliyorki halk coronadan olmesede aclikdan olecek.umarim bu yasananlar halkin aklini basina getirecekdir.bu gunlerde sunlarida gordukki okulumuza gidiyonuz hastanemize gidiyonuz.nwrde hukumwt edenler.insAllah ölūmsuz bu gunleri atlatiriz bu siyasileride siyaset mezarliklarina gonderir bu HALK