Avrupa Birliği tarafından adanın her iki kesiminde belirli aralıklarla kamuoyu araştırması yapılıyor…
Kıbrıslı Türklerle ilgili son anketin sonuçları bir ders niteliğindedir…
Tüm yetkililerin uyanması ve yeni bir stratejiyle halkın beklentilerine yanıt vermesi gerekiyor…
Kamuoyu araştırmalarında Kıbrıs Türk halkının ezici bir çoğunluğu ‘ülkede işlerin iyi gitmediğini’ belirtiyor ve en önemli sorunları şöyle sıralıyor:
Ekonomi, pahalılık, elektrik, sağlık ve eğitim…
Çevre kirliliğinden rahatsız olanların sayısı oldukça düşük çıkıyor...
Demek ki; kirliliğe alışıyoruz...
Halbuki; Kuzey Kıbrıs’ın en önemli sorunlarından biri çevre kirliliği ve trafik kazalarında meydana gelen ürkütücü artışlardır...
Çevrenin giderek bozulması ve her tarafın çöplüğe dönüşmesi üzücü olduğu kadar gelecek açısından endişe vericidir...
Birçok belediyenin temizlik konusunda yetersiz kaldığı bir gerçektir...
Ama bizler de sürekli kirleten veya kirletenlere karşı tepkisiz kalan insanlarız...
Evimizin içindeki kullanılmaz eşyaları; tüm pislikleri kapı önüne koyarak birilerinin gelip bunları kaldırmasını bekleriz...
Ya çözüm olursa?..
Özellikle Avrupalı olmak için çırpınanlar; AB üyesi ülkelerde eskimiş koltukları veya hurdaya çıkmış beyaz eşyaları kapı önüne koyamayacaklarını, bunun suç teşkil ettiğini şimdiden bir köşeye yazsınlar...
Avrupa’daki uygulamaları KKTC’de gündeme getirmek için illa ki Kıbrıs sorununun çözümünü beklemek de yanlıştır...
Daha temiz bir çevre, daha sağlıklı bir yaşam için AB ülkelerindeki kuralları çoktan buraya getirip, uygulamalıydık...
Vatandaşların sorumlulukları kadar belediyelerin de gerek çevre, gerekse trafik konularında ciddi sorumlulukları vardır...
Başkent Lefkoşa’da kent içi dahil, ana yolların hemen hepsi yıpranmış, trafik açısından sakıncalı bir durumdadır...
Yollarda trafik ikaz çizgileri silinmiş, yok olmuş vaziyettedir...
Benzeri durum diğer birçok kentimiz için de geçerlidir...
Otlar ağaç oldu
Ayrıca ana yollarda ağaç boyuna ulaşmış otlar vardır...
Bazı yerlerde trafik ikaz işaretlerini kapatan bu otları temizleyecek herhangi bir makam yoktur...
Hemen tüm bölgelerimizde orta refüjler otlarla örtülüdür...
Ağaç boyundaki otları ne gören oluyor, ne de temizleyen...
Lefkoşa’nın en işlek caddesi olan Dr. Fazıl Küçük Bulvarı da çok kötü durumdadır...
Yol ortasında ve kenarlarında trafik çizgileri görünmez haldedir...
Yolun birçok yerinde çökmeler vardır...
Kıbrıs’ta doğan, büyüyen ve halen burada yaşayan insanlar olarak; bizlere bu yaşatılanlar karşısında hem üzülüyor, hem de utanıyoruz...
Seçim zamanında oy verdiğimiz insanların, bir makama geldikten sonra görevlerini ihmal etmelerinin bir insanlık suçu olduğunu anlamalarını bekliyoruz ama olmuyor, anlamıyorlar...
Bu ülkenin insanlarına yeterince hizmet vermiyorlar...
Türkiye’nin mali yardımlarıyla bazı projeler gerçekleşse de yeterli olmuyor…
Yollar çökmüş, trafik ikaz işaretleri yok olmuş, insanların hayatı tehlikeye atılmış, her taraf kuru otlarla kaplanmış, çöp dağları oluşmuş, plastik torbalar havada uçuyormuş, bunların hiçbirini görmüyor, umursamıyor ve önlem almıyorlar...
Böylesi güzel bir ülkenin gözlerimizin önünde batmasını sadece seyrediyorlar...
Bundan 50 yıl önce elde edilen olanaklarla, küçük bir İsviçre olması gereken Kıbrıs’ın kuzeyini ‘çöplüğe’ çevirmenin bir insanlık suçu olduğunu onlara birilerinin sürekli hatırlatması gerekiyor...
Peki bunu kim yapacak?..
Elbette sivil toplum örgütleri...
Sıradan vatandaşlar da onları ‘ses vermeye’ zorlayacak...
Ama bunların hiçbirisi yapılmıyor...
Kötü yaşam kader olmuş durumda…
Neden Avrupa uygulamalarını getirmek için Kıbrıs sorununu beklemek yanlıştır? Bir çok sebebi var da, başlıcası teşvikler olabilir mi? Önce para konusu var, euro ile mesela enflasyon dizginlenir mi? Sonra hukukun üstünlüğü, AİHM ile, kişi hak ve özgürlükleri garanti altına alınır mı? Kara para, uyuşturucu, insan kaçacılığı ile mücadele savsaklanabilir mi? Alt yapın yetersizlen, önüne gelene vatandaşlık verilebilir mi? Bir pas aldım, ben de golü attım tarzı, cumhurbaşkanı seçilebilir mi? Devlette bu kadar, müdür, müsteşar, müşavir, mütevelli heyet üyeleri, koruma, şoför, makam aracı, örtülü ödenek, yolluk, harcırah mümkün mü? Zamanında Türkiye’de ‘Eğer AB birliği bizi kabul etmez ise, AB kriterlerini, Ankara kriterleri yapıp yolumuza devam ederiz.’ denmesine rağmen, yola devam edilebildi mi?Yine Atatürk, bütün dünyanın hayretle izlediği devrimlerini yapmasına rağmen, gelinen noktada, her alanda geriye gidilmedi mi? AB bir medeniyet projesidir. Avrupa bu duruma gelene kadar çok sınavlar verdi. Kazanımları AB muktesebatıdır. Bu muktesebat devlet işleyişinde, tüm kurumlarla uyumludur.Bu kurumu değiştirelim ama, şu kuruma dokunamayız düşüncesi söz konusu değildir.İşte bu yüzden,AB olmadan, muktesebatın işlemez.