banner564

BM ve AB çözümü engellemektedir

Rum liderin çözümsüzlükten BM ile AB’yi sorumlu olduğunu açıklaması, daha fazla destek sağlamak amaçlıdır. Ancak BM ve AB’nin çözümsüzlüğün sorumlusu olduğu gerçektir.
BM’nin 4 Mart 1964 tarih ve 186 nolu karar ile 1960 anlaşmasına aykırı olarak, 
sadece Rum halkını temsil eden güneydeki yönetimi, Kıbrıs Cumhuriyeti kabul etti.
Bu karar uyarınca adaya gelen BM Barış gücü, mağdur edilen Türkleri koruyacağına, KC’ye el koyan Rum’un güdümünde hareket etti. 
Zamanın BM Genel Sekreterinin 1991 tarih ve 716 sayılı BMGK kararına ek olarak hazırladığı raporda :"Kıbrıs, Kıbrıs Türk ve Rum toplumlarının ortak evidir. Bu iki toplumun arasındaki ilişkiler azınlık-çoğunluk ilişkisi değil, Kıbrıs devletinin iki toplumu arasındaki ilişkilerdir. İki toplum bu sürece eşitlik temelinde katılmalıdır" (12 Temmuz 1992) 
11 Şubat 2014 tarihli Çerçeve Anlaşmasında: “Çözüm ilgili Güvenlik Konseyi kararlarında ve Doruk Antlaşmalarında belirlendiği üzere, iki toplumlu ve iki kesimli, siyasi eşitliğe dayalı bir federasyon zemininde olacaktır. Hiç bir taraf diğeri üzerinde otorite ve hukuk yetkisi iddiasında bulunamaz.. (Madde 3). Federal Anayasa, birleşik Kıbrıs federasyonunun eşit statüde iki kurucu devletten oluşacağını saptayacaktır. (Madde 4). Denilmektedir.
Ancak müzakerelerde, Rumların BMGK kararlarına ve belirlenen parametrelere aykırı olarak üniter çözümü dayatmasına karşı çıkmadı. Barış gücünün görev süresinin uzatılmasında sadece Rumlara danışmaktadır. 
Zaten, BM’nin mültecilerle ilgili en büyük ödül olan Nansen’i, 8 milyon Suriyeli ve Afganlı göçmeni topraklarına alan T.C cumhurbaşkanı yerine Almanyalı lidere vermesi, bu kuruluşun adil davranmadığını kanıtlamaktadır. 
    AB ise,  kendi ilkelerini ve uluslararası anlaşmaları çiğneyerek, sadece Rumları temsil eden yönetimi, tüm Kıbrıs adına üye yaptı.
    Annan Planı referandumu ile adada iki eşit halk yaşadığının tescil edilmesine karşın, Avrupa parlamentosundaki Türklere ait 2 sandalye Rumlara verildi.
    BM ve AB, Rumların denizlerdeki hidrokarbondan tek yanlı olarak yararlanma faaliyetlerini kınamadı.  Crans Montana’da müzakerelerin sürdürüldüğü bir dönemde Avrupa parlamentosu, Türk askerinin ayrılmasını isteyen karar çıkardı ve Rumları şımartarak çözümü engelledi.
    1960 Kıbrıs cumhuriyeti döneminde bile iki halkın ayrı ayrı egemenlik hakkına sahip olmasına karşın, şimdi tek egemenlik yöntemi ile Kıbrıs Türkünün Rum çoğunluğa yamalanması isteniyor.
    BM ve AB’nin, Türklerin varlığını dikkate almaması ve ambargolarla cezalandırması, Rum tarafının makul bir anlaşmaya razı olmasını engellemektedir. 
 Karşımızdaki gerçekler nedeniyle, güvenli geleceğimiz için,  ENOSİS’i ilelebet saf dışı edecek iki devletli çözüme odaklanmalıyız.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Hasan Nuri
Hasan Nuri - 2 yıl Önce

Sayın Aydeniz , Kıbrıs Cumhuriyetinin AB tam Üyeliğe alınması Garantör Ülke Anavatan Türkiye’nin Onayı ile gerçekleşmiştir, İki Devlet’li Çözümü zorlamalıyız deyiminize ise İki Devletli çözümü Kendimizden evvel önce BM Güvenlik Konseyi , AB ve Rumlar’a kabullendirmeliyiz !
Onların kabul görmediği İki Devletli çözümü ise gerçekleştirebilmemiz mümkün değildir .

banner471

banner473