Büyük şirketler, yılın son günlerinde medyanın karşısına geçerek, başarılarını anlatmaya başlarlar...
Üretimde, satışta, karlılıkta, istihdamda kaydedilen artışları ortaya koyarlar...
Ve geleceğe yönelik projelerini açıklarlar...
Plan ve program dahilinde hareket eden şirketlerin büyümesi, büyürken başarılarını ve kazançlarını artırması daha kolay olur...
Hareket tarzını her kafadan çıkan sese göre veya temelsiz düşüncelere göre yönlendirenler ise genelde pek başarılı olamazlar...
Arada bir başaranlar olsa da; bilin ki tamamen tesadüflerin veya rakipsizliğin bir sonucudur...
Buna karşın hak ettiği büyümeyi yakalaması söz konusu değildir...
Kuşkusuz; proje hazırlayabilmek için insanların önceden araştırma yapmaları ve hangi konularda, ne tür eksiklerin bulunduğunu ayrıntılarıyla saptamaları gerekir...
Yoksa “bu yıl listemize iki yeni ürün daha kattık, gelecek yıl 5 ürün daha katacağız” diyerek, başkalarının başarılı olduğu sahalara girerseniz, sonunda kaybetmek de vardır...
Ama başkalarının başarısız olduğu sahaları iyi tespit eder, istikrarlı bir girişim başlatırsanız mutlaka önünüz açıktır...
Kimler geldi, kimler geçti
“Kuzey Kıbrıs’taki iş sektöründe planlı hareket eden şirketlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez “ diyorlar...
Bu saptamanın doğruluğunu anlamak için, her yıl kaç şirketin kapandığına ve açıldığına bakmak gerekir...
Ayrıca bilanço büyüklükleri de yol göstericidir...
Küçük bir ülkede yaşadığımız için bilanço rakamları da pek büyük değildir...
En iddialısı bir milyar TL’den söz ederse, gerisi artık çok basit kalıyor...
Küçük ve orta ölçekli işletmelerin pek başarılı oldukları söylenemez...
Çoğu gün işleyip, gün tüketiyor...
Aynı meslek dalında çok sayıda kişi faaliyet gösteriyorsa, pastanın sürekli küçülmesi kaçınılmazdır...
Kendi ayakları üzerinde duramayan KKTC devletinin bir zamanlar ‘erken emeklilik’ adı altında yarattıklarının acılarını hala yaşamaya devam ediyoruz...
Devlette 10 yıl çalışıp, emekli çıkan, aldığı ikramiyeyi konfeksiyona veya hediyelik eşya sektörüne yatıranlar oldu...
Bu ülkenin konfeksiyon alanında ihtiyaçlarının ne olduğunu, ne kadar kar getirdiğini hiç bilmeden paralarını kör kuyuya atanlar kısa sürede iflas etti...
Hem ikramiyeler gitti, hem de bankalardan alınan krediler ödenemedi...
Devletin kendisi plansız
Kuşkusuz; özel sektörü analiz yaparken, devletin kendisine de bakmak gerekiyor...
En önemli konularda bile plan ve programı olmayan bir devlet yönetiminden söz ediyoruz...
Önümüzdeki iki yıl içinde eğitim ve sağlıkta ‘tam gün’ uygulamasına geçilecek mi?..
Geçilecekse ne tür önlemler alınacak?..
Ne kadarlık bir kaynak gerekecek?..
Ve bu kaynak nereden sağlanacak?..
Bunları önceden belirlemek gerekiyor...
Son 30 yıldan beri tartışılan bu konularda bir ilerlemenin olacağı yoktur...
Bu konularda kafa yormak ve sakıncalı durumları ortadan kaldırmak suretiyle hizmetleri artırmak isteyen bir siyaset anlayışına sahip değiliz...
Tamamen günlük politikalarla ülke yönettiğimizin de farkında değiliz...
En büyük başarı; alacaklı olanlara belirli bir sürede taksitler halinde para ödemek...
Bütçe sıkıntıya girdiği zamanlarda Anklara’nın yolunu tutmak...
Başka da yapılan birşey yoktur...
Önümüzdeki yılın bütçesi Meclis’ten geçmiş durumdadır...
Şimdiden büyük bir açık söz konusudur...
Ayrıca ortaya çıkan rakamlar çerçevesinde, pek çok sorunun giderilmesi mümkün görünmüyor...
Yaklaşık 100 bin kuzuda görülen Scarpy hastalığı ile nasıl mücadele edilecek?..
Brucella hastalığına yakalanan büyükbaş hayvanlar konusunda ne yapılacak?..
Girne Akçiçek Hastanesi’nin yetersiz kadrosu nasıl doldurulacak?..
Uyuşturucu ile mücadele için gerekli kadro ve finansman nasıl sağlanacak?..
Küçük ve orta ölçekli işletmelerin ayakta kalması için neler yapılacak?..
Ülkeye yatırımcı çekmek için ne tür teşvikler uygulanacak?..
Daha birçok konuda belirsizlik vardır...
Öyleyse 2015’te umudumuzun ne olduğunu soranlara biz ne diyeceğiz?..
“İnşallah daha iyi olacak” diyebilmek için, önünüzün açık olması gerekir...
Ben bakıyorum da...
Tünelin ucunda bir ışık göremiyorum...
Peki siz görebiliyor musunuz?..