banner564

Biz ne yapıyoruz?

  İsviçre’nin Crans Montana kasabasında Kıbrıs’ın kaderinin belirleneceği toplantılar dün başladı...
  Türkiye; 1960 yılından bu yana ilk defa Kıbrıs üzerindeki garantörlüğünün tartışıldığı bir toplantıda yer alıyor...
  Rum lideri Anastasiadis’e göre; Türkiye’yi ‘güvenlik ve garantörlük’ konusunda masaya oturtmak dahi kendisi açısından büyük bir başarı...
  Kuşkusuz; masaya oturan Türk hükümetinin de kendine göre bir stratejisi ve siyasi manevraları vardır...
  Burada önemli olan, Rum ve Yunan siyasetinin tek bir amaçla masaya oturmasıdır...
  O da garantörlüğün tamamen sonlandırılması ve Türk askerinin belirli bir takvim çerçevesinde adadan çekilmesidir...
  Rumların bu ön koşuluna karşın, Kıbrıs Türk halkının şartları nedir?..
  Türkiye’nin garantörlüğünün devamından yana olduğumuzu ve garantörlüğün sonlandırılmasını kabul etmeyeceğimizi tek bir ses, tek bir yürek halinde söyleyebiliyor muyuz?..
  Müzakere masasındaki Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu’nun elini güçlendirecek bir hareket yapıyor muyuz?..
  Birleşmiş Milletler Barış Gücü Komutanı’na ‘Güvenliğimizi ancak ve ancak Türkiye’nin sağlayabileceği’ konusunda bir muhtıra verebiliyor muyuz?..
  İşte esas sorun burada...
  Bir grup insanımız, Rumlarla birlikte sınır kapısında ve Crans Montana’da “Birleşik Kıbrıs hemen şimdi’ adı altında eylem yapıyor...
  Elam üyeleri Yunan bayraklarıyla sokaklara dökülerek ‘çözüm için en iyi fırsat’ diyen ABD elçisine ve BM yetkililerine saldırıyor...

KKTC tepkisiz ve ilgisiz
 
  Peki biz ne yapıyoruz?..
  Milliyetçi hükümetimiz, siyasal partilerimiz, sivil toplum örgütlerimiz nerede?..
  Söyleyecek sözümüz mü kalmadı?..
  Anlaşılır gibi değildir...
  Bir kez daha vurgulayalım ki; Kıbrıs sorununun çözümünü istiyoruz...
  Taraflar arasında bugünden tezi yok bir saldırmazlık anlaşması yapılmasını destekliyoruz...
  Güzel ülkemizde bir daha savaşların olmamasını, insanların barış ve dostluk içinde yaşamasını talep ediyoruz...
  Ancak; Rum ordusunun planlı bir şekilde güçlendirildiği, silah alımlarının arttığı bir dönemde ve olası bir çözüm durumunda 820 bin Rum’a karşılık 220 bin Türk nüfusun yaşayacağını dikkate alarak garantörlüklerin devamını şart koşuyoruz...
  Saldırı niyeti olmayan garantörlükten korkmaz...
  Tam tersi; doğal gaz sevkiyatının başladığı dönemlerde dıştan gelebilecek olası tehlikelere karşı Türkiye-Yunanistan ve İngiltere’nin garantörlüğü iki toplum için de büyük yarar sağlar...
  Bunları herkese anlatmak için son haftalarda yoğun bir çalışma içerisine girmeliydik...
  Bizler çok uyardık, öneriler sunduk...
  Ama ‘yönetenlere’ anlatamadık...
  Onları harekete geçirme başarısını gösteremedik...
  Halkımızdan özür diliyoruz...
YORUM EKLE

banner471

banner474