banner564

Bir şeyler dönüyor ama ne?

Toplumsal ve kişisel gündemin farklı boyutları, 20 Temmuz kutlamaları ve kınamaları için adaya gelen Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Yunanistan Başbakanı Miçsotakis’in tutumlarını değerlendirmeye fırsat vermedi.
Miçotakis, çok konuşmadı… Rum/Yunan tarafının bilinen görüşlerini tekrar ederken tahrik edici olmaktan da uzak durdu. Miçotakis, 20 Temmuz kınama etkinliklerine katılan ilk Yunan Başbakanı oldu. Kimileri bunu cesur bir hareket olarak yorumlasa bile ben Kıbrıslı Rumlar ile bağlarını güçlendirme hamlesi olduğunu düşünüyorum. Hoşlanmayacakları sözleri kullanma zeminini güçlendiriyor… 
Erdoğan’ın böyle bir derdi yok. Miçotakis ile hem karakter ve metot farklılığı var; hem de uzun iktidar döneminin beslediği aşırı bir özgüvene sahip… Yarın, bugün söylediklerinin tersini söyleyebilir… Hesap vereceği bir kamuoyu veya mekanizma da yok… Özellikle İsveç’in NATO üyeliği serüveninden sonra bütün dünya bunu biliyor artık. Buna karşın onun da söylediklerini özenle seçtiğini gözlemledik. İki devletçileri fazla rahatsız etmedi ama çözüm arayışında olanlara umut verdi.
Ortam bu! 
İşte bu ortamda, uluslararası etkinliği olan kişilerle bağlantısı olanlar, “kapsamlı bir paket” hazırlığından söz ediyorlar. Kimisi bunu, karşılıklı çıkarları dengeleyecek ve adadaki durumu değiştirecek bir paket olarak tanımlıyor. Bir yanda Tatar’ın 3D olarak formüle ettiği doğrudan ticaret, doğrudan temas ve doğrudan uçuş gibi Türk tarafının talepleri; diğer yanda Kıbrıslı Rumları tatmin edebilecek şeyler… 
Asıl zor olan Rum tarafının 3D karşılığında neye razı olabileceğini saptamak ve masaya bunları koyabilmektir. Adamların her şeyleri tamam! Türkiye’nin, limanlarını Rum bandıralı gemi ve uçaklara açmasından başka bir şey bulunamıyor… Bunun yanına enerji çözümlerini ve Rumlara Türkiye karşısında güvende hissettirecek savunma mekanizmalarını koymak da gerekiyor.
Yunan Hükümet Sözcüsü, hemen düzeltilen açıklamasında “tam plan” üzerinde çalışıldığını açıklamıştı. Düzeltmede bunun çözüme değil, “yönteme dair bir plan” olduğu belirtildi. Sözcü dışişleri bakanlıklarının bu plan üzerinde çalışıldığı ifadesini de kullanmış ve “birden fazla dışişleri bakanlığından” söz etmişti. İster yöneteme ilişkin, isterse çözüme ilişkin olsun özellikle Türkiye ve Yunanistan dışişleri bakanlıklarının kapsamlı bir şeyler üzerinde çalıştığını anlamak gerekiyor. 
Bu arada Kıbrıs Rum basınının pek çok spekülatif haber yayınladığına da dikkatinizi çekmek istiyorum. Gazetecilikte spekülasyona “yalan” denmez. Bunlar tam olarak “doğru” değillerse bile, ortaya çıkacak gerçeklerle ilişkili olduklarına kuşku yoktur. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz diye düşünmelisiniz. Rum basının bugüne kadar yayınladığı spekülatif haberlerin altından her zaman bir şeyler çıkmıştır zaten.
Bütün bunlara, Orta Doğu’daki her durumun değişmekte olduğunu da ekleyebilirsiniz. Kızıldeniz’den Karadeniz’e kadar sabit kalacak bir şey görünmüyor. Her şey değişiyor ve değişecek. Elbette bundan Kıbrıs da etkilenecek.
Perde gerisinde ciddi şeyler döndüğü sonucunu çıkarmamız için ortada çok fazla ipucu var.
Bütün bunların ciddi bir sürece dönüşebilmesi için Rum tarafının rahatının bozulması gerekeceğini de benim eklemek gerekir. Artık bize gerçek bir “son oyun” lazımdır. Ya bitecek ya bitecek!
Bu oyunun ciddi olabilmesi için Rum tarafının bunun “son” olduğuna daha baştan inandırılması gerekiyor. Aksi takdirde Annan Planı sürecinde veya Crans Montana’da yaşanan türden hayal kırıklıklarına uğramak kaçınılmaz görünüyor.


Orta Doğu’ya kısmi de olsa yeni bir düzen verebilmek için Kıbrıs’a da şöyle bir değinmek gerekecek. Bakalım nasıl olacak?
 

YORUM EKLE

banner471

banner473