banner564

Bir günde dört ayrı şok

  Suriye rejim güçlerinin, İdlib’teki Türk askerlerine yönelik düzenlediği hava operasyonu sonucunda 33 askerimizin şehit olması hepimizi derinden yaraladı...
  Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz…
  Kuşkusuz; bu hain saldırı sonrasında Türkiye’nin tepkisi çok sert oldu ve olmaya devam edecek…
  Önümüzdeki günlerde nelerin yaşanacağını ise, NATO ve Güvenlik Konseyi’nin alacağı kararların yanı sıra, Türkiye-Rusya görüşmelerinden çıkacak sonuçlar belirleyecek…
  Özellikle NATO’nun Türkiye gibi önemli ve sadık bir müttefikine ne kadar ve ne şekilde destek vereceğini izleyip göreceğiz…
  Türkiye’nin bu ağır krizi daha fazla can kaybı olmadan atlatması hepimizin dileğidir…
  Türkiye’nin güçlü kalması, KKTC’nin geleceği açısından da son derece önemlidir…
  Şehit haberlerinin geldiği sıralarda Türkiye Güvenlik Kurulu toplantısından göçmenlerle ilgili çıkan karar da, özellikle Avrupa ülkeleri açısından son derece önemlidir…
  Hatta hayati bir meseledir…
  Türkiye, sınır kapılarını bir anda neden açmak istedi?..
  Bunun ana nedeni rejim güçlerinin Türk askerlerini vurması mı?..
  Yoksa başka etkileyici nedenler mi var?..
  Türk kamuoyunun gözünden kaçsa da, Ankara’nın göçmenlerle ilgili kararından kısa bir süre önce Avrupa Birliği’nin (AB) almış olduğu bir karar vardır…
  Rum Yönetimi ve Yunanistan’ın yoğun girişimleri sonucunda alınan bu karar, Türkiye’nin sınır kapılarını açma kararını tetikleyici niteliktedir…
  Doğu Akdeniz’de ‘Münhasır Ekonomik Bölge’ diyerek tek yanlı doğal gaz sondajları yapan Rum Yönetimi’nin, diğer yandan Türkiye ve KKTC’nin egemenlik alanına giren sularda Türk Petrolleri  Anonim Ortaklığı (TPAO) tarafından sondaj yapılmasını önleme girişimine arka çıkan AB, önceki gün iki önemli ismi ‘yasaklılar listesine’ dahil etti…
  Birisi Mehmet Ferruh Akalın, diğeri Ali Coşkun Namoğlu
  İkisi de sondajlar konusunda uzman TPAO Genel Müdür Yardımcısı…
  AB tarafından ‘yasaklılar listesine’ alınmaları, seyahat özgürlüklerinin kısılması ve Türkiye’nin sondajlar konusunda cezalandırılması demektir…
  İşte bu karar üzerine Türkiye de bunu yapan Avrupa’ya “al sana 4 milyon mülteci” deme noktasına geldi…

Kıbrıs’ın sınır kapıları

  Türkiye’den gelen iki şok habere dün de Kıbrıs’tan iki şok haber eklendi…
  Birincisi; Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde meydana gelen yangın…
  Bazı hastaların dumandan zehirlenmesi ve daha sonra tümünün özel hastanelere nakledilmesi ve iki can kaybı…
  Peki bu yangın nereden çıktı?..
  Yapılan tahminlere göre; kalp hastalıkları bölümü anjiyo odasındaki kapılar ‘aşırı ısınmadan’ etkilenerek yanmaya başladı…
  Ve bu yangın kısa sürede etrafa yayıldı…
  Olabilir mi?..
  Elbette olabilir…
  Kırk yıllık bir mazisi olan, yeterince bakım onarım yüzü görmeyen, teknik uzmanlarca sürekli denetlenmeyen bir yerde kapılar da yanar, cihazlar da…
  İşte sadece bu olay bizlere KKTC’de devlet yönetiminin ne kadar zayıf ve yetersiz olduğunu göstermeye yeterlidir…
  Ülkede seçim yarışının dışında hiçbir şey ‘olması gibi yönetilmiyor’ ve hiçbir şeye olması gerektiği gibi ilgi gösterilmiyor…
  Kırılan, dökülen, yıkılan ve yanan her şey olduğu yerde kalıyor…
  Devlet laboratuvarı da ‘elektrik kontağından’ yanmıştı…
  Uzun süre bu ülkede en hayati tahliller yapılamadı…
  Evet tükenmedik, bitmedik…
  Ama zehirlendik…
  Çocuklarımızı da zehirledik…
 
Rum tarafının misillemesi

  Kıbrıs’taki ikinci şok habere gelince…
  Türkiye’nin sınır kapılarını açmasından saatler sonra bu kez Rum Yönetimi ‘corona virüs’ salgınını gerekçe göstererek 7 kapıdan 4’ünü kapama kararı aldı…
 Kuzeyde henüz tek bir corona virüs vakası olmadığı halde bu gerekçeye sarılarak karar alınması hiç de inandırıcı olmadı…
  Bugünden itibaren özellikle Lefkoşa’da Lokmacı’nın kapanması yüzünden Arasta esnafı ciddi sıkıntılar yaşayacak…
  Bölgedeki restoranlar, cafe’ler, mağazalar sadece Rum müşterileri değil, binlerce yabancı turisti kaybedecek…
  Bunun sonuçları tahmin edilenden daha ağır olacak…
  Rum lideri Nikos Anastasiadis’in; iki toplumlu ortak komiteyi toplamaya gerek görmeden alınan bu tek yanlı kararı Cumhurbaşkanı Akıncı’ya iletmesi hiç de iyi olmadı…
  Bunun anlamı “Ben istediğim zaman istediğim şeyi yaparım ve komiteyi de dışlarım” demektir…
  Önümüzdeki süreçte olur da müzakereler yeniden başlarsa bunu unutmadan masaya oturmalı ve geleceğimizi sağlama bağlamalıyız… 

YORUM EKLE

banner608

banner474