Güney Kıbrıs’ta EOKA’nın yerini alan ELAM adlı faşist bir terör örgütü vardır...
Bu faşist örgütün en büyük destekçisi kilisedir...
Bu örgütü cesaretlendiren, Rum eğitim sistemi ve siyasilerdir...
Bu örgüte para akıtanlar sadece işadamları değil, aynı zamanda din adamlarıdır...
Ve bu örgüt 5 yıl önce Larnaka’da düzenlenen ‘ırkçılık aleyhtarı’ festivali sopalı saldırı ile dağıtmış, ortak etkinliğe gitarı ile destek vermek isteyen Kıbrıslı Türk müzisyen Sertunç Akdoğu’yu birkaç yerinden bıçaklayıp, ölümün eşiğine getirilmişti...
Larnaka’nın ‘Avrupa Meydanı’ bu şekilde kana bulanmıştı...
O dönemde Rum liderliği koltuğunda Dimitris Hristofyas oturuyordu...
Kıbrıslı Türklere ‘en yakın siyasetçi’ olarak bilinen Hristofyas, böylesi kanlı bir saldırı karşısında herhangi bir açıklama yapmamış, ELAM tedhişçilerini kınama cesaretini dahi gösterememişti...
Avrupa Meydanı’nda ‘ırkçılığı protesto’ eyleminin bıçak ve sopalarla bozguna uğratılması karşısında Avrupa’dan da en ufak bir tepki gelmemişti...
Öyle ya...
Bu Kıbrıs’ın bir iç meselesiydi!..
Tam bir rezalet...
İki yüzlülük...
İnsanlık açısından utanç verici bir durum...
Avrupa’ya olan güveni yerle bir eden, tam bir faşizm örneği...
Başsavcı da affetmişti
ELAM’ın saldırıları bununla sınırlı kalmadı...
Geçtiğimiz yılın Mart ayında konferans vermek için Limasol’a giden, İkinci Cumhurbaşkanı Merhmet Ali Talat’a sopalarla saldırmış, korumasını darp etmiş, konferans salonuna zarar vermişlerdi...
Peki bunun sonucunda ne oldu?..
Anastasiadis, polis müdürünü görevden aldı...
Ama ELAM saldırganlarına en ufak bir ceza verilmedi...
Sertunç Akdoğu’yu öldürmeye teşebbüs eden, Talat’a sopalarla saldıran bu faşistlere bir günlük olsun hapislik verilemez miydi?..
Verilemezdi!!!
Hiçbir güç kilisenin koruması altındaki bir terör örgütüne ceza veremez...
Anastasiadis de veremez, Rum yargıçları da...
Silahlı eğitim görüyorlar
Üzücü olan şu ki; bizim taraf da bu olayların üzerine gitmedi...
Rum liderliğinden ve Avrupa’dan izahat isteyen olmadı...
Yaşanan bunca felakete karşın, güzel ülkemizde terör örgütlerinin yeniden dirilmesine engel olmayan Rum liderliği ve kilise kınanmadı...
BM, AB ve ABD yetkililerinin dikkati bu faşist saldırılara çekilmedi...
Güneydeki AKEL Partisi’nin şimdiki lideri Andros Kiprianu, geçmişte olduğu gibi terör üyelerinin gün gele kendileri için de tehlike oluşturacağı gerçeğinden hareket ederek ELAM’ı mercek altına aldı...
Sonunda, örgüt üyelerinin askeri kamplarda eğitildiğini tespit etti...
Bu tespitler dosya halinde Rum Başsavcısı’na sunuldu...
Başsavcı, uzunca bir süre bekledikten sonra dosyanın incelendiğini ve ELAM’ın faaliyetlerinin suç teşkil ettiğini açıkladı...
Ama bu kadar...
Onları mahkemeye sevk etmedi...
“Bu defalık bağışlıyorum” diyerek, silahlı eğitim gören terör örgütünün üyelerini cezasız bıraktı...
Tam bir skandal...
AB üyesi bir ülkede yaşanan bu durum karşısında sadece Kıbrıslı Türklerin değil, Kıbrıslı Rumların da sağlıklı değerlendirme yapmasında fayda vardır...
ELAM’ın yargı tarafından da koruma altına alınması nedeniyle Kıbrıslı Türklere yönelik saldırılar devam etti...
Çok kez Lefkoşa’daki Hilton Oteli önünden geçen araçlar durduruldu, bazı sürücüler darp edildi...
Ve dün yine güneydeki Türk araçlarına sopalarla saldırma cesareti gösterildi...
Rum lideri Anastasiadis, Hristofyas’tan daha cesur davranarak, saldırıları kınadı...
ELAM mensuplarına “akılsızlar” diyerek, tam da garantilerin konuşulduğu bir dönemde böylesi bir aptallığın kendilerine zarar vereceğini ima etti...
Ama bu yeterli değildir...
ELAM’ın faaliyetlerini yasaklamalı, saldırganların tümünü en kısa sürede yargıya teslim edilip cezalandırılmalıdır...
Kuşkusuz; bu ‘akılsızların’ arkasında kilise durduğu sürece Anastasiadis hiçbir şey yapamaz...
Göstermelik kınamalarla yetinmek zorunda kalır...
Ayrıca, ELAM’ı kapatsalar ve saldırganları cezalandırsalar dahi; Kıbrıslı Türkler asla Türkiye’nin güvencesinden mahrum bırakılamaz...
Türkiye’nin garantörlüğü, 41 yıl öncesi gibi bugün de son derece önemli ve gereklidir...
Bunun tersini savunanlar, hayal aleminde yüzenlerdir...