Rum toplumu lideri Hristodulidis, Eylül ayından itibaren Kıbrıs sorununda bir hareketlenme olacağını düşünüyor ve bunu güvenilir dostlarından aldığı bilgilere bağlıyor…
Hatta; Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres’in önümüzdeki günlerde 3 ana başlık altında bir liderler toplantısı organize edeceğinden söz ediliyor…
Hepimiz biliyoruz ki; Kıbrıs sorununa çözüm bulunması her iki toplumun da yararınadır…
Ne var ki; 1964 yılında başlayan müzakereler sonuç vermedi…
Rum tarafı bunun suçunu Türk tarafına, daha doğrusu merhum Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a yüklüyordu…
Birleşmiş Milletler’de, Avrupa toplantılarında, her yerde “Denktaş’la olmaz” tezini öne çıkarıyorlardı...
Nihayet; AK Parti’nin iktidara gelmesi ve Sayın Erdoğan’ın ‘bir adım önde’ siyasetiyle birlikte Denktaş dönemi sona erdi...
Rumların karşısına, AKEL ile ‘Yoldaş’ olduğunu söyleyen CTP’nin lideri Mehmet Ali Talat çıkarıldı...
Kıbrıs tarihinde ilk defa Rum devletinin başına da Komünist lider olan Hristofyas geldi...
Fakat bu iki yoldaş da çözümü başaramadı...
Hristofyas; 2004 referandumuna saatler kala Annan Planı’na “hayır” kampanyası başlattı...
Ve kapsamlı çözüm şansı bertaraf edildi...
Daha sonra Eroğlu geldi, yine çözüme gidilemedi...
Anastasiadis; Kıbrıslı Türklerin haklarını da savunduğu iddiasıyla çözüm yanlısı politikasını bir anda ağır şartlara dayandırarak, Eroğlu ile uzlaşıya varamadı...
Türkiye pes etmedi...
‘Son şans’ olarak Anastasiadis’in karşısına kendisi gibi Limasollu olan Mustafa Akıncı’nın çıkmasına destek verdi...
Akıncı, uzun süre siyasetten uzak kalan biri olarak kendini bir anda sarayda buldu...
Çözüm hemen şimdi
Limasollu iki liderin ilk buluşmaları heyecan vericiydi...
Zivaniyalar içildi, ortak mesajlar verildi ve mümkün olan en kısa sürede çözüme gidileceği belirtildi...
Kıbrıs’ın özellikle kuzeyinde, saf insanlar bir kez daha umutlandırıldı...
“Oldu, oluyor” derken, Anastasiadis gerçek yüzünü gösterdi...
Crans Montana’da sonuca gidilirken, masayı devirip Kıbrıs’a döndü…
Crans Montana son duraktı...
Bunu gerek Sayın Akıncı, gerekse dönemin Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu defalarca açıkladı...
Rum-Yunan tarafı, uyarıları ciddiye almadan Crans Montana Konferansı’nı başarısızlığa sürükledi...
Kuşkusuz; en büyük talihsizlik Annan Planı’nın Rumlar tarafından reddedilmesi oldu…
Aradan 20 yıl geçti…
Plan kabul edilseydi, Kıbrıs adası Akdeniz’in en zengin ülkesi olurdu…
Şimdiki gibi Maraş tartışmaları yaşanmaz, göçmenler evlerine döner, kent Monte Carlo’ya dönüşürdü…
Yüz binden fazla göçmen ‘ata yadigarı’ topraklarına dönerdi…
Ne var ki; geçmişe takılıp kalamayız…
Bundan sonrası için gerekli adımlar atılmalıdır…
Sağlam garantilere dayalı kalıcı bir ortaklığın yolunu açan adımların atılmasını umuyoruz…
Turkiye ab ye tam uye olmadan bir ilerleme olmaz bos yapmayiniz