Faşist Yunan Cuntasının 15 Temmuz 1974’te gerçekleştirdiği darbeden sonra Türkiye’nin adaya müdahalesi kaçınılmazdı…
Aslında Türkiye’yi müdahaleye zorlayan, dönemin Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios’tu…
Makarios; Enosos hedefiyle 1963 saldırılarını başlatırken, uzun vadeli mücadele programını uygulamaya koymuştu…
Köylerinden silah zoruyla göç ettirilen, ekonomik faaliyeti yok denecek kadar az olan ve devlete ait kurumlardan uzaklaştırılan Kıbrıslı Türkler zaman içerisinde İngiltere başta olmak üzere dış ülkelere gitmek zorunda kalacak, böylece hedefe varılacaktı…
Ne var ki; Yunanistan’daki askeri cunta süreyi kısaltmak ve önce iç temizlik yaptıktan sonra Kıbrıslı Türkleri temizleyerek Enosis’i gerçekleştirmek istiyordu…
Makarios’un sarayı bombalanmış, kendisi de adayı terk etmek zorunda kalmıştı…
Güvenlik Konseyi’nin olağanüstü toplantısına katılarak Türkiye’ye ‘garantör olduğunu’ hatırlatmış ve müdahalesini istemişti…
Türkiye; diğer garantör ülke olan İngiltere’ye ‘birlikte müdahale’ çağrısı yapmıştı…
Karşılık görmeyince tek başına hareket etti…
Ama engellenmedi…
İngiltere ve ABD bu harekatı uzaktan izledi…
Buraya kadar özetlenenleri hiç kimse inkar edemez veya tersine çeviremez…
Sağduyu sahibi Kıbrıslı Rumların itiraflarında bu yazılanlar vardır…
Sonrasında ne oldu?..
Barış harekatı sonrasında başlayan müzakereler sonuçsuz kaldı…
Dönemin Kıbrıs Türk Toplumu lideri Rauf Denktaş ve Türkiye hükümetleri de elde edilen toprakların bir kısmını Rumlara vermekten yana değildi…
Zaman ilerledikçe müzakerelerin sonuç vermediği görüldü…
The Economist’in vurguladığı gibi ‘Bu şartlar altında’ 50 yıl daha geçse Kıbrıs’ta bölünmüşlük devam edecek…
‘Şartların değişmesi halinde’ Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye’nin ciddi sıkıntılar yaşamaması en büyük dileğimizdir…
Özellikle mülkiyet konusunda başlayan tutuklama emirlerinin gelişmesi halinde KKTC ekonomisinin ne tür sıkıntılarla karşılaşacağı, ayrıca Kıbrıslı Türklerin seyahat özgürlüğünün bundan nasıl etkileneceği mutlaka değerlendirilmelidir…
Ama bir başka önemli konu ise; aradan 50 yıl geçtiği halde bilinen sorunların devam etmesidir…
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve diğer üst düzey davetlilerin katılımıyla Lefkoşa’da törenler düzenlenirken, adanın birçok bölgesinde dün yine elektrik kesintileri yaşanıyordu…
Susuzluk çeken bölgelerin sayısında da artışlar vardır…
Hastanelerdeki sıkıntılar artarak devam ediyor…
Tankların geçtiği tören yolunun asfaltı dahi uzun yıllardan beri yenileme göremedi…
Sadece tören yolu değil, başta Lefkoşa-Girne ana yolu olmak üzere birçok bölge yolu kötü durumdadır…
Karpaz’a giden yolların büyük ölçüde tahrip edildiğini bilmeyen yoktur…
Özetlemek gerekirse, parlak törenleri tamamladığımıza göre; bundan sonraki süreçte iç sorunların çözümüne odaklanmalıyız…
İyi pazarlar…
Bizim iç sorunlarımız mı var? Elektrik sorunumuz yok. İşte Türkiye, kablo ile elektrik getirecek. Su getirdi ve su sorunu bitti. Rumlar TMK na giderlerse paralarını da Türkiye öder. Tapuların teminatı ise KKTC değil mi? Trafik sorunu mu var? Türkiye çözsün. Üniversitelerde sahtekarlık mı var? YÖK halletsin. Okullar depreme dayanıklı değil. Türkiye sağlamlaştırsın.Sağlık sistemi berbat. Türkiye düzeltsin. Havaalanı yapsın. Külliye yapsın. Gençlere sosyal konut yapsın.Başka şikayet var mı? Bizim devletimizin, iç sorunu diye bir şeyi yok.