Şimdi her toprak ve su parçasının hududu ve sahibi var. Hatta havanın.
Burası benim, orası senin, diğer taraf onun.
Benim de “benim” diyebileceğim bir evim ve bir miktar arazim var. Buraları nasıl benim oldu?
Başkalarından satın alarak.
Bu mülkleri satın aldığım kişiler de onları başkalarından satın alma veya miras yoluyla elde etmişlerdi.
Geriye, taa en eski günlere, adaya ilk gelen ve burasını vatan yapan insanlara gitsek gene hudut ve sahiplik bulur muyduk?
Sanmıyorum. Dünyanın her yerinde tarih öncesi günlerde yaşayanlara baktığımız zaman onlarda modern anlamda mülkiyet kavramı olmadığını görüyoruz. Mülkiyet yerine yaşam alanı kavramı vardı.
İnsanların küçük topluluklar hâlinde avlayarak ve toplayarak yaşadıkları çağlarda kabilelerin kendilerinin saydığı, varlıklarını sürdürmek için yeterli av ve bitkisel gıda ihtiva eden alanları vardı. Bu yerlerin hududu yoktu, ama nerede başlayıp bittiğini hem o kabilenin hem de çevre kabilelerin mensupları bilir, hiçbiri diğerinin alanına tecavüz etmezdi.
Ama bunlara bugün bildiğimiz anlamda mülk denemez.
Bu sahiplik daha çok bazı hayvanların yaşadıkları yerin hudutlarını belirlemesine benzer.
Doğada, aslan, kaplan gibi hayvanlar, alanlarını belirlemek ve çatışmadan uzak durmak için idrarla işaret bırakırlar. Bu işareti koklayan diğer aslan veya kaplanlar oralardan uzak durur. Durmazsa hayvan şu veya bu şekilde, daha çok saldırgan olmayan bir biçimde, orasını koruyacaktır.
Hayvanlar genellikle fiziki çatışmadan kaçınırlar, çünkü yaralanmaları hâlinde tedavi olmaları mümkün olmadığı için kavgada kazansalar bile ölebilirler.
Sahiplerinin çok iyi bildiği gibi, kedi ve köpekler de idrar yöntemiyle alanını belirler.
Çok az sayıda hayvanın işaretlenmiş “egemenlik sınırı” vardır. Daha çok, bir hayvan veya hayvan sürüsünün kullanmaya alışkın olduğu, ama ihlal edilirse korumaya kalkışmadığı “yaşam alanı” bulunur.
Bir hayvan sürüsünün alanı çoğu zaman bir diğerininki ile örtüşür. Değişik gruba mensup hayvanlar bu örtüşme alanlarında karşılaştıklarında birbirlerini görmezden gelirler ve zorla birbirlerini oradan dışarı atmaya çalışmazlar.
Hayvanlarınkinin daha “medeni” ve barışçıl bir yöntem olduğu açık.
Bir zamanlar insanın düzeni de bu idi.
Hatta dünyada var olduğu 300-350,000 yılın son 10-15,000’i hariç, bu tarzda yaşadı.
Önceleri insan gıdasını kendisinin hiçbir katkısı olmadan çevresinde bulduğu hayvanlar ve bitkilerden sağlıyordu.
Özel mülk, efendiler ve köleler yani topraksız olanlar, sınıflar, hükümdarlar, dinler ve savaşlar yerleşik düzen ile başladı.
Avlama ve toplama dönemi ile ilgili birçok arkeolojik kazı var ama hiçbirinde savaş veya katliam izine rastlanmadı. Antropologlara göre, insan toplulukları barışçıl, eşitlikçi, paylaşımcı idi.
İnsan bu cennetten bilinmeyen nedenlerle kendini kovdu ve dünyayı parselleyip sonu felaketle bitmesi kaçınılmaz olan bir maceraya girişti.
Mülk, ki daha sonra kapitalizme evirildi, bütün kötülüklerin anasıdır.
Benim, senin, onun ne zaman başladı?
- 01 Ekim 2022, 09:32
- 3B
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi
YORUMLAR
Ferit Ertunç - 2 yıl Önce
"Mülk", "yaşam alanı", "egemenlik sınırı" kavramları arasında büyük fark olmadığını düşünüyorum. Üçü de "benim" anlayışının sonuçları değil mi? Eskiden tapu yokmuş sadece.
Tarık @Ferit Ertunç
- 2 yıl Önce
Bugün köylerde bile komşular arasında hudut kavgaları oluyor. Bu insanoğlunda bir refleks haline gelmiş. Hatta mal ve mülk başkasına gitmesin diye millet kuzeniyle evlenmiyor veya evlendirilmiyor mu. Diğer bir örnek olarak ABD'de evinize tecavüz edeni vurma hakkınız var. Yani malın mülkün önemi biraz aşırıya kaçtı sanki.
Yavuz - 2 yıl Önce
"Benim" ne zaman başladı? Bence, "Ben" ile başlamıştır. "Ben"im, "Benim"e dönüşmüştür.
Ben - 2 yıl Önce
Mülk sahipleri mülklerinin etrafına her gün idrar ile sınır çizer, diye bir kual getirmemiş iyi ki kapitalizm.
Beyhan Alkan - 2 yıl Önce
Sözler vardır ki insanın düşüncesini,düş gücü büyütür."Şiir' demiş Şeyh Bedrettin,"tohumdaki ağacı,ağactaki meyveyi düşünmekle başlar.Daha tohumken o ağacın bu dünyaya vereceği rengi söyler,edayı" der .
"Hep bir ağızdan türkü söyleyip.
Hep beraber sulardan çekmek ağı.
Demiri oya gibi işleyip beraber,
Hep beraber sürebilmek toprağı.
Ballı incirleri hep beraber yiyebilmek,
Yarın yanağından gayri her şeyde." Der bir başka usta.
Kavga hep vardı - 2 yıl Önce
"Antropologlara göre, insan toplulukları barışçıl, eşitlikçi, paylaşımcı idi."
Bazı antropologların bu iddialarının yanlış olduğu kanıtlanmıştır... (Bkz : "The Blank Slate" ve "The Better Angels of Our Nature"; Steven Pinker
Babaannem (1895-1982) derdi: Mal sahibi, mülk sahibi / Hani bunun ilk sahibi / Mal da yalan, mülk de yalan / Al biraz ds sen oyalan