Dün gece ilk defa baykuşun ötüşünü duydum.
İki defa öttü ve sustu.
Adadan başka bir yerde yaşamayan bu baykuş, ilkbaharın başlangıcının habercisidir.
Ötüşü iki notalıktır*. İkinci ötüşü daha güçlü olan birinci ötüşünün yankısı gibidir, öyle ki acaba iki baykuş var da biri diğerine cevap mı veriyor diye merak edersiniz, benim uzun zaman ettiğim gibi.
Scops baykuşu olarak bilinen bu minik kuşun nerede olduğunu haber veren gece ötüşleridir, ama onları bazen gündüzün bir ağaç dalında kıpırdamadan otururken de görebilirsiniz. Çam, zeytin gibi ağaçların kovuklarında yuva yaparlar.
Bu sabah da kulağıma bir güvercinin ötüşü geldi. O da bu mevsimin ilki idi.
Öğleye doğru sahte kavakların orada otururken önümden mevsimin ilk kelebekleri geçti. Zikzak yaparak bilinmeyen bir yerden gelip bilinmeyen bir yere gittiler.
Hava hâlâ soğuk. Özellikle geceleri. Ne kadar soğuk olduğunu gecelerin sessizliğinden anlayabilirsiniz. Havalar ısınınca gece boyu hırlayıp havlayacak olan köpekler sessiz. Gecenin ilk saatlerinde biraz havladıktan sonra bir köşeye büzüşüyorlar. Geceleri şömine yakmaya devam ediyorum.
Kış, paçasına yapışmış ilkbaharın ilerlemesini önlemeye çalışıyor, ama nafile.
Bademler çiçek açtı. Badem ağaçlarına yaklaşınca arıların vızıltısını duyuyorum. Çiçekleri hafif hafif titreterek ilkbaharın ilk ballarını topluyorlar. Crocosmialar, “mavi donlu, gök gözlü” sümbüller çiçekli.
Siklamenlerin yeşil yapraklarının arasından beyaz çiçekler yükselmeye başladı. Akasyalarda tomurcuklar büyümekte. Erken dutta yapraklar ve minik meyveler baş gösterdi. Genç harnıplar yumuşak yapraklar açarak büyüyorlar. Yerdeki çayır çimen gittikçe kalınlaşan bir halı.
Karıncalar yerden çıkmaya başladı. Bir tanesini bu sabah reçel kavanozunda debelenirken buldum. Onu incitmeden oradan çıkartıp bankonun üzerine bıraktım. Son baktığımda reçelin yapışkanlığından kurtulmaya çalışıyordu.
Mutfak kapısının önündeki sarı yaseminin altından kedilerin pek kedi sesine benzemeyen seks öncesi çığlıkları, ağlamaları geliyor. Önce göremiyorum onları çünkü bir ses veriyorlar bir susuyorlar. Birisi yaseminin altından çıkıp “Ne bakıyorsun? Hiç kedi görmedin mi?” ifadesiyle yüzüme bakınca orada üç kedi olduğunu görüyorum. Üçü de siyah beyaz. Üçü de bir şey bekler gibi kıpırdamadan duruyor. Acaba bu gece yatak odamın penceresinin altında canhıraş çığlıklarla beni uykudan uyandırırlar mı?
Pablo Neruda (1904-1973) bir şiirinde sevgiliye “Sana ilkbaharın kiraz ağaçlarına yaptığını yapmak istiyorum,” demişti.
İlkbahar kiraz ağaçlarına yaptığını bütün bitkilere yapıyor. Çiçek açtıran parmaklarının dokunmadığı hiçbir yeşil yok.
Bahçede dolaşırken yaklaşan baharın kokularını duyuyorum. Orada bana yeni gelen her şey aslında bir tekrardan ibaret. Kışın ölenle ilkbaharda canlanan özünde aynı şeydir: her şey hem biriciktir hem tekrar.
*https://birdlifecyprus.org/cyprus-scops-owl/
Fotoğrafa bayıldımmm Sn.Münir. En sevdiğim aktivite olan doğada yürüyüşe çıktığımda gördüğüm, hissettiğim (ama asla sizinki kadar olduğunu sanmıyorum) ve yine asla böyle yazamadığım hislerime tercüman olarak, ne güzel, ne dokunaklı yazmışsınız. Çok teşekkürler. İyi ki varsınız... Sabahattin Ali de “İçimizdeki Şeytan” romanında: “ilkbahar gibi mevsimi olan bu dünya üzerinde yaşanmaya değer. Ne olursan olsun” der.