Balkonda kahvaltı yapıyorduk.
Uyandığımızda hava bulutlu ve serindi ama kahvaltıya oturduğumuzda bulutlar dağılmış, günü maviye çevirmişti.
Hırkamı çıkardım.
Bahçeden kesilmiş maydanoz ve nanelerle yapılmış omlet, zeytinyağlanmış domates ve salatalık, çiğneyince acı olduğunu keşfettiğim yeşil biber, şehrin en ünlüsü olduğunu iddia ettiği mandıradan değişik zeytinler ile beyaz peynir ve Maçahel kestane balı.
Dün sabah aldığım simitleri kızartmıştı.
Neredeyse öğle oluyordu. İştahla saldırdım.
Deniz gümüştü, gümüş dalgalarını milyarlarda yıllanmış bir alışkanlıkla tatil kasabasının kıyısı evli sahiline yolluyordu. Rüzgâr eserken, bulut yağmur olurken ne kadar rahatsa o kadar rahattı ve sakin.
“Neden dalgalar denizden karaya doğrudur da karadan denize değil,” diye sordum.
“Yani, hiçbir fikrim yok,” dedi.
“Benim de.”
Öğleden sonra geride açık bir mavi bırakarak bulutlar tamamen dağıldı.
Evden, o koşmaya ben yürümeye, çıktık.
Azgın bir rüzgâr esiyordu. Yol kenarındaki bir bostanda iki adam, üçüncü bir adamla konuşarak, enginarların dibini kazıyordu.
İnsansız bir bahçede zeytin için ağacın altına serilen plastik halının deliklerinden otlar fışkırmıştı.
Direksiyonunda gülümseyerek dondurma yiyen bir adamın bulunduğu bir araba geçti.
Sokaklar boş, deniz kenarına dizili lokantalar kapalıydı. Kaldırılmamış tenteler rüzgârın dayağını yiyordu.
Evler sıkıca panjurlanmıştı. Bazı elektrik direklerinde Ağustos’tan kalma şarkıcı reklamları asılıydı.
Dönerken uzaktan siyah bir köpeğin bana doğru geldiğini gördüm. Köpek birbirimize yaklaşmadan önce durdu ve ön ayaklarını sahille yolu ayıran kısa duvarın üzerine koyarak başını denize çevirdi. O da benim gibi denizin çıkardığı ıslak kokuyu teneffüs ediyordu, ama koku alma duyusu benimkinden binlerce defa daha güçlü olduğu için ona benim alamadığım binlerce değişik koku geliyordu. Lüfer, çipura, sardalye diye değişik balıkların kokusunu alıyor muydu? O balıkların etlerini ağır metallerin istila ettiğini, karınlarının plastik parçalarıyla dolu olduğunu kokluyor olabilir miydi?
Bu sahilde yüz veya bin veya on bin yıl önce yürümüş olsaydım aynı denizi görecektim.
Ama o denizler çok farklı olacaktı.
Nasıl iklim değişiyorsa ve doğa yok olmaya doğru gidiyorsa deniz de öyle. Ağaçları kesildiğinde ormanın kelleştiğini hemen görürsünüz, ama su ona verilen zararı gizler. Deniz aynı denizdir, değişmiyor sanırsınız.
Ama durum hiç de öyle değil.
Yüz yıllardır süren aşırı avlanma balıkların kökünü kurutuyor. Aşırı plastik ve kimyasal kirlenme ve yuttuğu karbondioksit nedeniyle asit derecesinin değişmesi suda büyüyen ölü alanlar meydana getiriyor.
Denizlere döktüğümüz pislik, balık yediğimizde onların kirlenmiş etleri aracılığıyla vücutlarımıza, emziren kadınların sütlerini içen bebeklere geçiyor. Son hesapta pisliği denize değil vücutlarımıza döküyoruz.
Köpek yeteri kadar deniz havası almış olacak ki ayaklarını yere indirip kasabanın içine giren yollardan birinde kayboldu.
Ben de eve doğru yürüdüm.
Dalgalar hangi yönden gelirse gelsin esrarengiz bir ısrarla kıyıya düz bir çizgi hâlinde vurmaya devam ediyordu.
Başka bir denizin kıyısında
- 02 Kasım 2021, 10:39
- 1.8B
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi
YORUMLAR
Yavuz - 3 yıl Önce
Siz yokken bahçenizdeki börtü böcek neler yaptı acaba?
ece aksoy - 3 yıl Önce
hoşgeldiniz kışın güzelliklerini de aktarmanızı bekliyorum
Sarp Ege - 3 yıl Önce
Tekrardan hoş geldiniz. Deniz yine ayni denizdir ama aşırı kirlenme , kimyasal atıklar nedeni ile bu sene Marmara'da müsilaj (deniz salyası) oluştu. Ķimbilir bu denizlerden Roma'lılardan itibaren hangi kavimler geldi , geçti. Bu sene uzun yıllardan beri lüfer balığı bol. Doğrusu bizde şaşırdık.
Canani YALÇİN - 3 yıl Önce
Hoş geldiniz sayın Münir. Kainattaki her türden haksız,aşırı,dengesizlik yaratacak müdahalelerdeki payımızı sürdürülebilir sınırlara çekmeliyiz,alışkanlık ve/veya konforumuzdan fedakarlık etme pahasına.
Ruh İkizi - 3 yıl Önce
İyi ki varsınız sayın MM. Elinize sağlık.
Sonbaharda bütün canlılar daha sakin ve mutlular. Bana mı öyle geliyor bilmiyorum. Benim en çok sevdiğim mevsim sonbahardır.
sibel aykan - 3 yıl Önce
kısa bir süre ama özlemiştik sizi hoşgeldiniz.....
Ahmet - 3 yıl Önce
Espasito’ya mı gitti acaba sayın MM?
Söylemez ki!
Hoş geldiniz metin bey sizsiz hayatımız eksik