Kıbrıs’ta varlığımızı Rumlarla eşit bir halk olarak sürdürebilmemiz için, mutlaka akılcı uzun vadeli ve basiretli bir nüfus politikası belirlememiz ve uygulamamız kaçınılmazdır.
Aksi takdirde güneydeki nüfus ile aramızdaki açığın büyümesi durumunda, olası çözümden sonra mutlaka azınlık durumuna düşürüleceğiz.
Geçmişten günümüze yaşanan olaylar analiz edildiği zaman, Rum tarafının nüfus üstünlüğüne olağanüstü önem verdiği görülür.
Halen Güneye yerleşen tüm Yunan asıllılara zorluk çıkarılmadan vatandaşlık verilir. İsteyen Yunanistan vatandaşları da, sınırsız olarak Güneye yerleşebiliyor.
Müzakerelerde bile olası çözümden sonra nüfus üstünlüğünü sürdürebilmeleri için, nüfusumuzun 1:4 olarak sabitlenmesini kabul ettirdiler.
Güneydeki yetkililerin nüfus üstünlükleri nedeniyle bize sadece azınlık hakkı verilebileceği görüşleri, artık siyasilerimizin nüfusun önemini kavramalarını gerektirir.
Çünkü olası çözümden sonra Rum tarafı; nüfus üstünlüklerini öne sürerek anlaşmalarda bize verilen hakların haksızca olduğunu ileri sürecek ve aynen 1963’te yaptıkları gibi yine yönetime tek yanlı el koyacak.
Zaten bu sinsi düşünce ve amaçları nedeniyle, olası anlaşmadan sonra Türkiye’nin tüm askerlerini çekmesini ve müdahale hakkının kaldırılmasını dayatmaktadırlar.
Basit vatandaşların bile görebildiği bu gerçeği KKTC’deki bazı ilerici(!) barışsever(1) ve çözümden yana olan siyasi ve kişilerin, hala daha ısrarla göz ardı etmesi, ibret vericidir.
Rum tarafının nüfusumuzun sabitlenmesini istemesi, adada iki halk arasındaki nüfus oranının olağanüstü öneme sahip olduğunu gösterir.
Yunanistan’ın planlı, basiretli ve değişmeyen nüfus politikasına karşın, KKTC’de bazı kişi, kuruluş ve siyasiler, yeni vatandaşlık verilmesini büyük bir yaygara ile dünyaya duyurmakta, şikayet etmekte ve böylece hükümete gözdağı vererek engellemeye çalışıyor.
Hatta tek bir sanatçıya veya iş adamına verilen vatandaşlık için bile olağanüstü yaygara koparıyorlar.
Oysa dünyaca tanınmış birkaç kişiye veya yıllardan beri bizimle yaşayan kişilere vatandaşlık verilmesinin, ülkemize hiçbir zararı olamayacağı aşikardır.
Aslında siyasilerin gündemi böyle konularla meşgul etmesi, sadece halkı sıkıntıya sokan önemli sorunların göz ardı edilmesine ve çözümsüz kalmasına hizmet eder.
Halen atıl durumda olan Geçitkale uçak alanının ve 15 bin yarım inşaatın yok olmasına, Rum tarafının turizmimizi baltalama çabalarına ses çıkarmayan siyasi partilerin, vatandaşlık verilmesi ile gündemi meşgul etmesi, ibret vericidir.
Her şeyden önce karşı taraf ile aramızdaki nüfus açığının sürekli büyümesi karşısında, adadaki durumumuzun ve geleceğimizin ne olacağını düşünmeleri gerekir.
Vatandaşlık verilmesine karşı çıkan siyasi partiler, sürekli artan güneydeki nüfus ile aramızdaki açığın büyümemesi için, ne gibi bir programları, planları ve önerileri olduğunu açıklamaları gerekir.
Kuşkusuz Türk asıllı olmayan kişilere vatandaşlık verilmesi, ileride çeşitli sorunlara zemin hazırlayacaktır.
Fakat Rum tarafının yaptığı gibi kendi soydaşlarımızın vatandaş yapılması ekonomik, siyasi ve güvenlik bakımından elimizi güçlendirecektir.
Ayrıca yıllardan beri bizimle yaşayan ve geçimini sağlayacak düzeyde bir meşguliyeti olan soydaşlarımıza vatandaşlık verilmesinin hiçbir sakıncası yoktur. Kuzeyli soydaşlarımızın ayrılması, ekonomik faaliyetlerimizin çökmesine sebep olacaktır.