Ruth Gotian, full time çalışır, annelik yaparken çağımızın en başarılı bilim insanlarının nasıl muvaffak olduğu konusunda, 43 yaşında doktora yapmaya karar verdi.
Öğrendiklerini kısa bir süre önce Başarı Faktörü (The Success Factor) adlı kitapta yayımladı.
Olağanüstü başarı yakalamış kişilerin davranışlarında, kafa yapılarında, hayat tarzlarında, aynı düzeyi yakalamak isteyen kişiler tarafından ders alınacak özellikler var mı idi?
Gotian bu sorunun cevabını öğrenmeye yönelik çalışmalarını başlangıçta Nobel ve Amerika’nın ünlü ödüllerini kazanmış bilimciler üzerinde yoğunlaştırdı.
Daha sonra onların arasına başka sahalarda üst düzey başarı kazanmış kişileri de kattı.
İlk gözlemlediği şeylerden biri; Nobel ödülü kazanmış olsun, Olimpiyat şampiyonu veya astronot olsun, bunların zihin yapısının (mindset) birbirine çok benzediği oldu.
Buna dayanarak, aynı zihniyet birden çok sahada geçerli ise o zaman “başarı tekrarlanabilecek bir maharet olabilir” sonucuna vardı.
Ama kime başarılı denilebilirdi?
Gotian’a göre kendi sahalarında çığır açmış, başarıları genel kabul görmüş, deneyimlerinden başkalarını yararlandıran kişiler “başarılı” sayılabilirler.
Gotian’ın yazdığına göre “olağanüstü başarı” yakalamış olanlarda dört ortak “akıl yapısı” veya özellik var:
İçten gelen motivasyon, azim, ardı kesilmeyen bir öğrenme arzusu ve başarının şımartmadığı sağlam bir temel.
Gerçek başarılıları motive eden terfi, övgü, diploma sahibi olmak veya ödül kazanmak gibi dış etkenler değildir. Olsaydı Nobel ödülünü kazananlar kendilerini amaçlarına ulaşmış addeder ve çalışmayı bırakırdı, diyor Gotian.
Tersine birçok bilimci emeklilik yaşını aştıktan sonra bile çalışmalarını sürdürür. Çünkü onları motive eden dış değil, iç güdüleridir — bilinmeyeni araştırmak, çağ değiştirici bir buluşun eşiğinde olmak, meraklarının peşinden gitmek.
“Yüksek bir başarı yakalamış olanlar neden bir mesleği veya bir sorunu çözmeyi seçmiş olduklarını hiç unutmaz ve iç tutkularını araştırmalarının ivmesi olarak kullanırlar.”
Hiçbir şey, onları azmettikleri şeyin peşinden gitmekten alıkoymaz.
Üst düzey başarı yakalamış olanlar, elde ettikleri bir muvaffakiyetle yetinip başka muvaffakiyetler aramaktan vazgeçmez. Ödüllendirilmiş olsalar bile onlara o ödülü kazandıran çalışmayı bırakmaz. Nobel kazandıklarını öğrendikten sonra laboratuvarlarına gidip çalışmalarını sürdüren veya programlarındaki dersleri vermek için sınıfa dönen birçok bilim insanı vardır.
Çalışmalarından alıkoyacağı için dekanlık veya yöneticilik gibi görevleri kabul etmeyenlerin sayısı da az değildir.
Ara vermeden öğrenmeye devam etmek, başarılı insanların bir diğer ortak özelliğidir. Bundan kasıt sınıflarda yapılan öğrenme değil kitaplardan, makalelerden, bloglardan, sohbetlerden elde edilen “gayri resmî” bilgilerdir.
Hiç kimse sıradan olmak üzere yola çıkmaz. Birçok insan başarılı olmak ister ama bu amaca nasıl ulaşacağını bilmez. Belki başarı yolunda ilerlemiş kişilerin tecrübeleri onlara ışık tutar.
Ben bu 4 özelliğe de sahibim. Ama başarılı olamıyorum. Neden? Çünkü Türkiye'de yaşıyorum.
KKTC'de de durum çok farklı olmasa gerek. Bakın Reşat Akar da, bu konuya benzer bir şey yazmış. Niye Kıbrıslılar İngiltere'ye gidiyor, diye? Yetenek her ulusta var ama imkan her devlette yok. O devletleri yöneten başarısız kişiler, başarılı olabileceklere imkan sağlamaktansa kendi maddi, manevi menfaatlerini düşünüyor.
Haklısınız. Çünkü bizde de başarısızlığa ulaşmanın dört sırrı geçerli: Cehalet, liyakatsizlik, boşvermişlik, başarılı olanı kıskanıp çelmelemeye kalkmak.
Yavuz'a cevap yazdım ama yukarıda çıkmış