Bu sorunun yanıtına geçmeden önce “Başarı”nın ne olduğunu tanımlamak gerekir.
Her birey birbirinden farklıdır. Nasıl ki her bireyin parmak izi tektir ve bir başka benzeri yoktur, her bireyin yaşamı da tektir bir benzeri ve tekrarı yoktur. Bu yüzden herkesin “başarı” kavramı da farklıdır. Herkes kendi başarısına ulaştığı zaman mutlu olur.
Birey olduğumuz andan itibaren yaşamımızın iplerini kendi elimize almamıza rağmen dış faktörler her an yolumuzda olacaktır.
Birey kişinin kendisini temsil eder. Birey, toplumun kendisi değildir. Fakat bireylerin toplamı toplumu oluşturur. Bu yüzden bireyi toplumdan ayrı tutmak mümkün değildir.
Çok sevdiğim bir söz vardır “Toplum için yaşama ama toplum içinde yaşadığını da unutma.”
Yaşamımıza yön verirken içinde yaşadığımız toplum ve şartlar kaçınılmaz faktörlerdir. Ama yaşamımızı büyük çapta şekillendiren kendi “beynimizdir.” Karakteri ve seçimleri de yöneten ve hatta her an karşımıza spontane çıkan olayları bile yoktan var, vardan yok eden beyindir.
Beynimizin saliselik aldığı birçok kararı analiz etmeyi bırakın düşünmeye bile fırsat bulamadan harekete geçmiş bulunuruz.
Aslında “başarılı” olup olmayacağımız da zihnimizin bir kararıdır. Beyin ne isterse beden onu yapar. Yaptıklarımız “bizi” oluşturur. Neler yaptığımız ve neler yapmadığımız veya yapamadığımızın sorumlusu kendi aklımızdır. Aklımızı nasıl kullanacağımız ve nasıl yönlendireceğimiz bizim kararımızdır.
Doğru strateji, doğru sonuçlar doğurur. Bu stratejileri oluşturmak ise ancak doğru planlama ile olur. Aynen Rene Descartes’in dediği gibi “Plansız çalışan bir kimse, ülke ülke dolaşıp hazine arayan bir insana benzer."
Peki “Başarıyı Planlamak” olur mu?
Bence peki tabi ki olur. Başarıyı da başarısızlığı da planlayan insanın kendisidir. Tarihe ve hatta günümüze baktığımızda başarıya ulaşan insanlar önce başarının ne olduğunu, hedeflenen başarıya giden yolun ne olacağını tespit eder ve bu yolda nasıl ilerleyeceklerini planlarlar. Bu süreçte pek tabi ki kontrol dışı birçok faktörle karşılaşılabilir. Fakat faktörler ancak bir etkendir ama hedef sonuç olmalıdır. Bu etkenleri bahaneye çevirenler yoldan geri dönerler. Karşımıza çıkanları nasıl değerlendireceğimiz de beynimizin bir kararıdır.
Doğru plan, alternatiflerle üretilen planlardır. Planın esas amacı “Yolun sonunu” hedeflemektir. Hedefe giden yolda gerekirse alternatifler değerlendirilebilir ama planlanan hedef bakidir.
Kısacası öncelikle kendimize şunu sormalıyız “Plan ne? Hedef ne?” Gerisi teferruattır. Siz başarıyı mı, başarısızlığı mı planlıyorsunuz? Yoksa rüzgarın yönüne göre bir oraya bir buraya savrulan ve sizin şekillendirdiğiniz değil sizi şekillendiren bir yaşam mı yaşıyorsunuz?
Bu soruları önce kendimize sonra çocuğumuza soralım. Bir veli önce kendi yaşamına yön verir sonra çocuğuna yön gösterir. Çocuklarımıza önce kısa vadeli sonra uzun vadeli planlar yapmayı ve hedefler belirlemeyi öğretelim. Yolumuza çıkan sorunlarla nasıl baş edebileceğimizi ve bu süreçte bahanelerden sakınarak hedeflerimizi unutmamayı öğretelim. Yaşamımızın tek bir koçu vardır; ‘Beynimiz.’ Beynimizi doğru yönde kullanmayı ve kendimizdeki bu gücün farkında olmayı öğrenelim, öğretelim.
Tavsiye Kitap:
Dale Carnegie
“Hayat Kısa Mükemmelleştirmeye Bak”
Söylenmiş söz:
Gideceği limanı bilmeyene hiçbir rüzgardan fayda gelmez.
Montaigne
Düşünce ve planlamayı gerektiren bir iş yaparken, üzülmek pek mümkün değildir.
Dale Carnegie