banner564

Baş döndüren gelişmeler

   Başbakan Binali Yıldırım’ın Atina’ya hareket ettiği saatlerde, KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu da Ankara’ya uçuyordu...
   Başbakan Yıldırım, Yunanistan Başbakanı Çipras ile ağırlıklı olarak Kıbrıs sorununu ve garantileri ele aldı...
   Görüşme sonrasında iki Başbakan’ın açıklamalarında ‘uzlaşı’ mesajı vardı, ancak derinlik yoktu...
   Yıldırım ‘olumlu düşünce’ içinde olduklarını, Çipras ise ‘işbirliği ve Cenevre için ön hazırlıkların devam etmesi konusunda’ mutabık kalındığını söyledi...
   Kuşkusuz, Başbakan Yıldırım’ın “Çözümün adil olması, adada yaşayan toplumların gelecekteki güvenliğini teminat altına alacak bir sonucu getirmesi lazım” şeklindeki sözleri oldukça anlamlıydı...
   Türk gözüyle baktığımızda bunun anlamını “Kıbrıslı Türklerin güvenliğini tehlikeye atacak bir çözüm istemiyoruz” şeklinde yorumlanabilir...
   Yunanistan ve Rum kesiminin başından beri “Sıfır garanti, sıfır çözüm” üzerinde durmasını dikkate aldığımız zaman ise, Sayın Yıldırım’ın bu konuda muhataplarına olumlu bir mesaj vermediğini düşünebiliriz...
   Ancak, Atina’daki zirve sonrasındaki açıklamaları yorumlamakta zorlananlar açısından Ankara’daki açıklamaların dikkate alınmasında fayda vardır...
   KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, kendisine ‘abim’ diyen Çavuşoğlu ile birlikte kameraların karşısına geçtiği zaman açık ve net bir ifadeyle şunları söyledi:
   “Türkiye’nin tek yanlı müdahale hakkını içermeyen bir garantiyi kabul etmeyeceğiz.”

Rumlar ne diyecek?
   
   Ertuğruloğlu’nun, garantör Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun bulunduğu bir ortamda bu kadar kesin ifadeler kullanması oldukça önemlidir...
   Rum Ulusal Konseyi’nin dünkü toplantısında garantilerle ilgili ‘çok sayıda öneri hazırladıklarını’ açıklayan Anastasiadis’in, Türk tarafının bu kesin düşüncesi karşısında nasıl bir tepki göstereceği merak konusudur...
   Birleşmiş Milletler’in bu kadar hazırlık yapmasından sonra “Vazgeçtim İsviçre’ye gitmiyorum” demesi oldukça zordur...
   İkinci tercihi kullanacağını ve büyük bir olasılıkla “İsviçre’ye gidip, ne olacağını görelim”
diyeceğini tahmin edebiliriz...
   Netice itibarıyla, tarafların artık son noktayı koyma aşamasına geldikleri görülebilir...
   Burada önemli olan ilgili tüm tarafların ortaya çıkacak sonuca saygılı olmalarıdır...
   Kıbrıslı Türkler, kalıcı bir çözüme vardır...
   Günlerdir Lokmacı-Ledra Kapısında devam eden barış eylemlerine Rumlardan çok daha fazla Kıbrıslı Türk’ün destek vermesi bunun somut bir kanıtıdır...
   Ancak ‘kalıcı bir çözüm’ isterken, güvenlik endişeleri görmezden gelinemez ve 43 yıldan beri Türkiye’nin güvencesi altında yaşayan bir topluma bir anda müdahale hakkının olmayacağı bir garanti sistemini empoze ettirmek düşünülemez...
   Müdahale hakkı, barış ortamında kullanılabilecek bir hak değildir...
   Böylesi bir düşünce asla ortaya çıkamaz...
   Çıkması halinde ise ‘büyük güçler’ buna izin vermez...
   Ancak; 15 Temmuz 1974 öncesindeki gibi kanlı saldırıların gündeme gelmesi halinde Güvenlik Konseyi’ne üye ülkelerin ‘müdahale kararı’ almalarını öngören bir garanti sistemine de güvenilemez...
   Bu konuda somut örnekleri sıralamaya gerek yoktur...
   Kıbrıslı Türklerin sağınabileceği tek limanın Türkiye olduğunu Cumhurbaşkanı Akıncı söylemişti...
   İsviçre’de bunu tekrarlaması iyi olacak...
YORUM EKLE

banner608

banner474