Saat sekiz.
Bu saatte yazımı çoktan bitirmiş hatta gazeteye yollamış olmalıydım.
Bugün yazıyı bitirmek bir yana yazmaya bile başlamadım. Aklımda bir konu da yok.
Genellikle o gün yollamam gereken yazıdan başka depomda hazır iki üç yazı daha bulunur. Onlar da yok. Depom kör kuyu gibi boş. Vay canına. Sen bu hâllere düşecek adam mıydın MM…
Aşağı inip çay başlatıyorum. Demleninceye kadar bahçeye çıkıyorum ve dün açtıklarını gördüğüm frezyaların yanına gidiyorum.
Güzel görünüşlü, harika kokulu, cömert bir çiçek frezya. Saksıya ektiğim yerde her ilkbaharda, ilk yılki kadar güçlü kendiliğinden açıyor.
Çarşıdan aldığınız bazı soğanlı çiçekler çoğunlukla ikinci yıl çıkmaz veya güçsüz çıkar.
Bunların başında lale gelir. Lale kışların soğuk, yazların sıcak ve kuru geçtiği yerlerin çiçeğidir. Eğer bu iklim koşullarından farklı bir yerde ekiyorsanız lale ikinci yıl sizi düş kırıklığına uğratacaktır.
Doğu Anadolu lalenin anavatanlarından biridir.
Güney Afrika çiçeği olan frezya ise ne gübre ister ne de su. Yağmur ona yeter.
Çiçeğin sarkan dallarını avucuma alıp yukarı, burnuma kaldırıyorum, derin bir nefesle içime çekiyorum.
Çiçekli birkaç dal kesip vazoya koyuyorum.
Frezya kendiliğinden açıyor dedim ama aslında doğada her şey kendiliğindendir. Tohumlar içlerinde sakladıkları plana göre doğarlar, gelişirler ve ölürler.
Orman bahçıvan istemez.
Bahçe ise yapay bir ortamdır. İnsan müdahalesiyle yürür.
Hayat otomatiktir. Ve esrarengizdir. Cansız minerallerin nasıl birleşip canlı, basit varlıklar meydana getirdikleri, bunların milyonlarca yılın ardından nasıl karmaşık hayat şekilleri doğurdukları bir muammadır.
Hayat sadece dünyada mı var yoksa kâinatı dolduran kum kadar sayısız başka gezegenlerde de canlılar dolaşıyor mu? Bu sorunun da cevabı yok.
Bir başka muamma, belki de kâinatta sadece bu gezegende olan canlı varlığını insanın nasıl büyük bir enerjiyle yok ediyor olduğudur.
İki gün yağmurdan sonra bugün hava güneşli. Suya doyan bitkiler güneşle sarmaş dolaş olmuş gelişiyor. Narenciyelerin çiçekleri birkaç gün içinde çıkar. Bahçe yemyeşil ve serin.
Bu böyle ay sonuna kadar gider. Eğer bir mucize olup da yağmurlar devam etmezse Nisan’dan başlayarak kır çiçeklerinde ve çayırlarda yorgunluk, yere yatma isteği başlar.
Mayıs’ta hükümranlık sıcaklara geçer.
Sen onları bırak da şu soruya cevap ver MM: Sende baş gösteren bu yazı kıtlığı geçici mi yoksa Kutsal Kitap’ın yazdığı gibi bolluk zamanın sona erdi de, yedi yıllık bir kıtlık dönemi gelecek ve senin bu dönem içinde hazırladığın her şeyi silip süpürecek mi?
Ürkütücü bir olasılık.
Ama belki bahar tembelliğidir. Bir bakarsın aklına gene konular üşüşür ve parmakların tuşların üzerinde uçmaya başlar.
Not: Yazılarıma bir hafta ara vereceğim. Bundan sonraki yazım 13 Mart’ta çıkacak.
MM doğaya büyük bir sevgi duyuyor ve bunu ona gösteriyor. Anlaşılmaz ve esrarengiz taraflarına saygı gösteriyor. Belli ki MM doğaya aşık. Doğa da karşılığında bahçesinde yabani çiçeklerin açmasını, arıların ve diğer canlıların gelmesini sağlıyor. Eminim doğa MM'ye hayatının sonuna kadar ilham ve güç vermeye devam edecektir.