banner564

Avrupa’nın gözleri önünde sahtekarlık

   Kıbrıslı Türklerde ‘ırkçılık’ yoktur...

   Beyaz-Siyah, Türk-Rum, Ermeni-Maronit ayrımı’ yapmazlar...

   Yüzüne güldüğün zaman, geçmişin acısını çabuk unuturlar...

   Nitekim; 23 Nisan 2003 yılında sınır kapıları açıldığında, kuzeye geçen Rum mülk sahiplerine ‘oturdukları evin anahtarını’ uzatanlar oldu...

   1974’ten kalma aile fotoğrafları iade edildi...

   Sonra kebap partileri düzenlenerek, ikramlarda bulunuldu...

   Aradan bir yıl geçtikten sonra da, kalıcı bir çözüm için sandığa giderek “evet” oyu kullandı...

   Yarım asırlık lider Denktaş’ı da, Türk askerini de, Rum mülklerini de gözden çıkarıp, yeniden göçmen olma pahasına çözüme destek verdi...

   Neden?..

   İyi niyetli, saf ve dürüst de ondan...

   Bugün oturmakta olduğu evin anahtarını verdiği zaman, hayatının kararacağını, psikolojik sorunlarla boğuşacağını ve parasız pulsuz kalacağını hiç düşünmeden “evet” dedi...

   Bunun karşılığı ne oldu?..

   “OHİ”...

 

Sıra ikinci denemede

 

   Avrupa Birliği referandum öncesinde “hayır diyen tarafın cezalandırılacağını” söylemişti...

   Peki ne oldu?..

   Tam tersi, Kıbrıs’ın bir tarafını ‘tek devlet’ olarak üye yaptı...

   AB tüzüğünün Yeşil Hat’tan öteye geçemeyeceğini duyurdu...

   Böylece Kıbrıslı Türklere büyük bir haksızlık yapmış oldu...

   Kıbrıslı Türkler; ilk aylarda buna sert tepki gösterdi, moral bozukluğu yaşadı...

   Sonrasında, KKTC’deki yönetimlerin de beceriksizlikleri ve başarısızlıkları nedeniyle rüzgar yine çözüm tarafına kaydı...

   Halkın büyük bir çoğunluğu, kalıcı bir çözüm için kendi liderliğine baskı yapmaya başladı...

   “Bu kez olmalı” diyen sesler yüsekldikçe yükseldi...

   Kıbrıslı Türklerin Müftüsü ‘cemaat temsilcisi’ olarak, Başpiskoposun sarayına gitti...

   Kuzeydeki kiliselerde dini ibadetler başladı...

   Son olarak da 5 Kıbrıslı Türk Avrupa Parlamentosu (AP) seçiminde aday oldu...

   Yani Kıbrıs Cumhuriyeti kurallarına göre hareket etti...

 

Propagandaya en büyük malzeme

 

   Kıbrıslı Türklerin;  AP seçimlerinde aday olması, Rum propagandası açısından bulunmaz bir fırsattı...

   Ayrıca yüzlerce Kıbrıslı Türkün dün sandık başına giderek oy kullanma talebinde bulunması da...

   Bu şekilde tüm dünyaya “gördüğünüz gibi Kıbrıslı Türkler de Kıbrıs Cumhuriyeti’nden yanadır” şeklinde mesaj verme fırsatı yakaladılar...

   Ama ‘ırkçı düşüncelerle’ bu fırsatı da heba ettiler...

   Kıbrıslı Türklere ‘oy kullanma’ hakkı dahi vermek istemediklerini açık bir şekilde gösterdiler...

   Avrupa’nın gözüne bakarak, oy kullanmak isteyen Kıbrıslı Türkleri geri çevirdiler...

   Kendilerine ‘çok güvenen’en ilerici Kıbrıslı Türklere dahi seçme hakkı vermediler...

   Her fırsatta “Türkiye ne seni, ne paranı” diyerek, elçilik önünde protesto eylemi yapan, Türkiye’nin, askeriyle birlikte adadan çekilmesini isterken, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ‘egemenliğine’ destek çıkan ‘İlerici-devrimci’  Kıbrıslı Türklere oy kullandırmadılar...

   Kendilerine göre ‘işgali (!) sonlandırmak’ için bizlere en fazla muhtaç oldukları bir dönemde dahi bunu yapıyorlarsa...

   Allah korusun; Türkiye’siz bir çözüm durumunda “hade re Hasan, hade re Mustafaaa” diyerek, bizleri ayakları altında ezerler...

   Kafasını kuma sokmuş, kendi ilkelerini çiğneten Avrupa’nın artık bu gerçekleri görmesi şarttır...

   Bu kadar ırkçı, faşist ve sahte bir devletin AB üyeliğini hak edip, etmediği konusunda yeni bir değerlendirme yapılmalıdır...

   Dünkü seçimlerde oy kullanamayan Kıbrıslı Türklerin sesini yükseltmesi ve Avrupa Parlamentosu önünde günlerce eylem yapması da şarttır...

   Bunun için gereken finansmanı, halkın gönüllü katkılarıyla sağlamak da mümkündür...

   

 

 

 

YORUM EKLE

banner471

banner473