Avrupa Parlamentosu’nun, Türkiye İlerleme Raporu’nda ‘Kıbrıs konusu’ yine ön plana çıkıyor...
Yıllardan beri, dünya kamuoyuna hep şu yanlış mesaj veriliyor:
“Türkiye Kıbrıs’tan çekilsin, Rumların egemen olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanısın, tam üyelik yolu açılmış olur...”
Halbuki; Kıbrıs sorununun çözülmesi sonrasında, Türkiye’nin önüne onlarca sorun daha koyacakları tartışılmaz bir gerçektir...
Buna karşın, bizleri kötü bir masal ile uyutmaya çalışıyorlar...
Avrupa’nın, Kıbrıs konusunda Türkiye’den beklenti içine girmesini 2004 yılına kadar haklı bulduklarını düşünelim...
Peki 2004 sonrasında?..
Türkiye’de ilk defa AK Parti iktidarı, Kıbrıs sorununun çözümüne büyük bir destek verdi...
İlk defa Türk askerinin adadan çekilmesini öngören bir planın kabul edilmesi için Kıbrıslı Türkleri cesaretlendirdi...
Kıbrıslı Türklerin tek güvencesi olan Türk askerinin adadan çekilmesinin yanı sıra yaklaşık 60 bin Kıbrıslı Türkün yeniden göçmen olacağı bir plana açık destek verildi...
Kıbrıslı Türkler büyük bir çoğunlukla kapsamlı çözüm planına “evet” dedi...
Fakat Rumlardan “hayır” çıktı...
Dolayısıyla, 2004 Annan Planı referandumu sonrasında, Avrupa’nın, Türkiye’ye “Kıbrıs sorununu çöz, sonra karşıma gel” deme hakkı kalmadı...
Avrupa Birliği; Türkiye ile üyelik müzakerelerinin ilerlemesini Kıbrıs şartına bağlama ısrarından 11 yıl önce vazgeçmeliydi...
Hala aynı yanlışlar sürüyor
Avrupa Birliği; 2004 referandumu öncesinde hem Türkiye’ye, hem de Kıbrıslı Türklere; ambargoların son bulacağı konusunda söz vermişti...
Çözüm planına “hayır” diyen tarafın da cezalandırılacağı söylenmişti...
Peki ne oldu?..
“Hayır” diyen taraf, referandumdan bir hafta sonra AB üyesi oldu...
“Evet” diyen tarafa verilen sözler ise yerine getirilmedi...
Kıbrıslı Türkler izolasyon altında yaşamaya devam etti...
Kıbrıslı Türkleri destekleyen tek ülke Türkiye oldu...
Avrupa’nın, bu gerçekler karşısında hala Türkiye’nin müzakere sürecini engelleyen tarafa baskı kullanmak yerine, eski bilinen hatalarını tekrarlaması gerçekten üzücüdür...
Türkiye İlerleme Raportörü Kati Piri’nin başını çektiği komisyonun hazırladığı raporun Kıbrıs’la ilgili bölümünde, Maraş’a karşılık, Ercan Havaalanı’na yönelik doğrudan uçuşlardan söz edilmiyor...
Peki ne isteniyor?..
Maraş’ın, Birleşmiş Milletler yönetimine devredilmesi ve eski sakinlerin dönmesi karşılığında Gazimağusa Limanı’nın ‘AB yönetiminde’ çalıştırılması...
Bu kadar pişkinlik olabilir mi?..
Halen benim kontrolümde olan limanı da elimden alacaksın ve bunun adına da ‘izolasyonların kaldırılması’ diyeceksin...
İzolasyonlar bu şekilde son bulmaz...
İzolasyonların son bulması için, hiç olmazsa Türkiye’ye kayıtlı hava yolu şirketlerinin herhangi bir ülkeden Ercan’a doğrudan uçuş yapmasına izin verilmelidir...
Tahran’dan kalkan THY uçağı, Türkiye’deki hava limanlarına uğramadan Ercan’a inebilmelidir...
Londra’dan kalkan THY, Atlas veya Pegasus uçakları da...
İşte o zaman ambargolar bir ölçüde kırılmış olur...
Olumlu adımlar görülmeli
Kıbrıs sorununun çözümü konusunda Türk tarafının atmış olduğu olumlu adımlar artık görülmelidir...
“Denktaş’la olmaz” dedikleri zaman, Talat getirildi...
“Eroğlu ile uzlaşılmaz” dediler, şimdi Akıncı geldi...
Akıncı ilk günden, Özdil Nami’yi müzakereci atadı...
Ne var ki güneyde Mavroyannis’i değiştirme gereği duyulmadı...
Anastasiadis gerçekten çözüm istiyorsa, öncelikle müzakerecisini değiştirmelidir...
Güvenilir bir Rum gazeteci meslektaşım, Mavroyannis’in ‘iki bölgeli federasyona’ karşı çıkan biri olarak tanındığını söyledi...
Onun ‘hayır’cı olduğunu belirterek, Anastasiadis’in ‘değişiklik yapmasının’ kaçınılmaz olduğuna dikkat çekti...
Kuşkusuz; çözüm isteniyorsa...
Çözüm için de güçlü bir irade gerekiyor...
Kıbrıs Türk halkı iradesini sandığa yansıttı...
Peki Rum tarafı?..
Müzakereler başladıktan kısa bir süre sonra gerçek niyeti göreceğiz...
İkinci referandum gündeme gelebilir...
Olursa olur...
Olmazsa herkes yoluna devam eder...